Barla Lahikası 24. Lahikada Zekai abi üstad için şöyle diyor: "Uhreviler diyarında olduğunuz zamanlarda dahi sizin ruhunuzu muazzap edecek hareketlerde bulunmayacaklarına emin olunuz." Bu cümleyi izah eder misiniz?
"Ben" nedir? "Ene" mi, "nefs" mi, yoksa "ruh" mu? Yoksa bunların birleşimi midir?
"Ben dediğimizde kimi yada neyi kast ediyoruz? Ruh mu? Akıl mı? Nefis mi? Kalp mi? Yada ne?
Birinci Söz'deki, "Biz dahi başta ona başlarız" ve İhlas Risalesi'ndeki, "kalp ruhun ayıbını görmez" cümlelerini açıklar mısınız?
"Sanki Cenab-ı Hakk'ın ahdi; meşiet, hikmet, inayetin ipleriyle örülmüş nuranî bir şerittir ki, ezelden ebede kadar uzanmıştır. Bu nuranî şerit, kâinatta nizam-ı umumî şeklinde tecelli ederek silsilelerini kâinatın enva'ına dağıtır iken, en acib silsilesini nev'-i beşere uzatmıştır ve ruh-u beşerde pek çok istidad ve kabiliyetlerin tohumlarını ekmiştir. Fakat o istidadların terbiyesini ve neticesi...
Cennetde hayvanların ruhlarının bir bedende toplancağı ve bazı hayvanların cennete giremiceği doğru mu?
Ruh sağlığı yerinde olmayan bir insanın ahirette yeri neresidir? Yaptıkları için sorgu-sual olunur mu?
Kat‘iyen bil ki, dinsizlik cihetiyle senin bu koca dünyan; bu saatten evvel ve bu dakikadan sonra, bil’umûm senin bu kâinâtın ve mâzî ve müstakbelin ve geçmiş nev‘in ve cinsin ve gelecek mahlûklar ve nesiller ve gitmiş dünyalar ve milletler ve gelen insanlar ve tâifeler tamamen ma‘dûm ve ölüdürler. İşte insaniyet ve akıl cihetiyle alâkadâr olduğun kâinâtlar, mütemâdiyen senin dalâletin sûretiy...
Yüce insanların ruhları ile sıradan insanların ruhları başlangıçta eşit miydi? Eğer ruhlar yaratılıştan farklı ise bu imtihan sırrına tezat değil mi?
"...o vakte kadar ulûm-u felsefeyi ulûm-u İslâmiye ile beraber havsalama doldurup, o ulûm-u felsefeyi, pek yanlış olarak, maden-i tekemmül ve medar-ı tenevvür zannetmiştim. Halbuki, o felsefî meseleler ruhumu çok fazla kirletmiş ve terakkiyât-ı mâneviyemde engel olmuştu. Birden, Cenâb-ı Hakkın rahmet ve keremiyle, Kur’ân-ı Hakîmdeki hikmet-i kudsiye imdada yetişti. Çok risalelerde beyan edildiği g...