"Bir zaman Emirdağ’ında ikāmete me’mur edildim. Tek başıma bir menzilde, âdetâ bir haps-i münferid içinde bana çok ağır gelen bu tarassudlar ve tahakkümlerle bana işkence vermelerinden, hayattan usandım. Hapisten çıktığıma teessüf ettim. Ruh u cânımla Denizli hapsini arzuladım ve kabre girmeyi istedim. “Hapis ve kabir, bu tarz-ı hayata müreccahtır” diyerek, ya hapse veya kabre girmeye karar verirken, inâyet-i İlâhiye imdâda yetişti. Kalemleri teksîr makinesi olan Medresetü’z-Zehrâ şâkirdlerinin ellerine yeni çıkan teksîr makinesini verdi. Birden Nûr’un kıymetdar mecmûalarından bir kalemle her mecmûadan beş yüz nüsha meydana geldi. Fütûhâta başlamaları o sıkıntılı hayatı bana sevdirdi. “Hadsiz şükür olsun!” dedirtti."
Burada kabre girmeye karar verirken ifadesi ehl-i tenkid kimseler tarafından intihar olarak algılanmış bizler nasıl anlamalıyız açıklar mısınız?
Ölümü istemek iki sebepten dolayıdır: Birisi,iman zayıflığı ,tevekkülsüzlük, hadiseleri sathi yorumlamak ve olayların iç yüzündeki ilahi hikmetleri görememekten dolayıdır ki; bazı insanlar ruhi bunalıma girip intiharı, ölümü isterler.
Ölümü arzu etmenin bir başka nedeni ise ; İmanın ve Allah aşkının kemalinden gelen vuslat arzusudur.
Hz.Yusuf Aleyhisselamın تَوَفَّنِي مُسْلِمًا وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ
" Canımı Müslüman olarak al ve beni sâlih kimseler arasına kat!' " (yusuf suresi-101. Ayet)
duası bu hakikate işaret eden güzel bir misaldir .
Bu izahlar ışığında üstad hazretlerinin kabre girmeye karar verirken " ifadesini ,intiharı düşünmek değil, Allah aşkının kemalinden gelen vuslat arzusu veya kendisine haksız yere yapılan zulüm ve işkencelerin vahametini tasvir etmesi manasında anlayabiliriz.