Arama sonuçları: 827 sonuç bulundu.

Mi'raç bahsinde 3. esasda Aynen öyle derken diyor ki: "bütün fünûn, bütün desâtîriyle, şu kitâb-ı kâinâtı, zaman-ı Âdemden beri mütâlaa ediyor. Halbuki o kitap, esmâ ve kemâlât-ı İlâhiyeye dâir ifade ettiği ma‘nâların ve gösterdiği âyetlerin öşr-ü mi‘şârını daha okuyamamış." Acaba burada kitabın degil de kitap denmesinin anlam bakımından bir hikmeti var mı? 
"Bazı rivayetlere göre hiçbir mümin ölünceye kadar Allah’ı göremeyecektir (Müslim, “Fiten”, 95). Ashap mi‘rac münasebetiyle Resûl-i Ekrem’e, “Allah’ı gördün mü?” diye sormuş, o da, “Nurdur, nasıl göreyim?” veya, “Sadece bir nur gördüm” cevabını vermiş (Müslim, “Îmân”, 291-292), Hz. Âişe ise, “Muhammed’in Allah’ı gördüğünü söyleyen kimse yalan konuşmuş olur” diyerek Resûlullah dahil kimsenin dünyad...
"Tâ o emânet, o nûr, o anahtarın cihan şumûl ve muhît ve umum kâinâta âmm ve bütün mahlûkāta şâmil hikmetlerini göstersin." Mirac Risalesinde geçen emanet, nur ve anahtartan kasıt nedir?
"Mi‘râc ise, velâyet-i Ahmediyenin (asm) kerâmet-i kübrâsı, hem mertebe-i ulyâsı olduğundan, risâlet mertebesine inkılâb etmiş." Efendimizin miraçdan önceki hali velayet miydi?
Miracın hayt-ı ittisal olması ne demektir? Ayrıca Hikmet-i Miracda geçen "acib san'atının makinelerini ve tezgâhlarını ve aşağıdan gelen mahsulâtın mahzenlerini göstere göstere, tâ daire-i hususiyesine kadar getirir." cümlesindeki makine ve tezgâhı nasıl anlayabiliriz?
"Sonra (çok perdeler geçerek Rabbine) yaklaştı, derken daha da yaklaştı. O kadar ki, kab-ı kavseyn (iki yay) kadar veya daha da yakın oldu!" (Necm, 8-9) Bu ayet Peygamberimize ve Allah'a (cc.) mı işaret ediyor?Sorunun cavabı evetse (Haşa) Peygamberimiz bütün kainatı dolaştıktan sonra, Allah'ın bir mekanı mı var ki ''iki yay mesafesi kadar yaklaştı'' ifadesi kullanılıyor?
Allah'ın eşyayı "Mualecesiz ve mübaşeretsiz" yaratması nasıldır? "Mualecesiz" yaratmasından anlaşılması gereken nedir?
Her zerreye müekkel melek var mıdır? Eğer varsa cansız maddeleri melekler mi oluşturuyor?
16. Lem'a'da, "çocuğun umum efrad-ı beşeriyeye karşı birer alâmet-i farikası bulunan yalnız hakikî sîma-yı vechiyesini keşfedemez." denilmiş. Hakikî sîma-yı vechiyeden kasıt nedir? İkinci olarak: "Çocukların sîma-yı maddî ve manevîlerinde iki cilvesi var: Birisi vahdetini..." diye başlayan bahsi açıklar mısınız?
"Hatta insanın mütenevvi‘ hissiyât-ı şedîdesi, o isti‘dâd-ı muhabbetin istihâleleridir." Ne demek. Misalle izah eder misiniz?