Yazı mektubundaki "üstadına neşri hakikat cihetinde yardım etmek" cümlesindeki neşr-i hakikat tabirini nasıl anlamalıyız?
Yedinci hakikatte geçen, "bir türlü muhasebe içinde neticelerini eleyen bir hafiziyet" derken neticelerini elemek ne manaya geliyor? Devamında da "beşerin rububiyet-i ammeye temas eden amelleri, fiilleri" demekle Üstad ne kasdediyor?
Sekizinci Lema’daki 2. Nokta'nın şu cümlelerini devamıyla birlikte izah eder misiniz?
"Risale-i Nur ilim yoluyla hakikate nasıl yol açmıştır? Tasavvufta hakikate ulaşmak için seyr-ü süluk tabir edilen makamlar Nurlarda da var mıdır?"
Risaleleri okuyup bir derece anlıyorum ancak onlarla amel edemiyorum. Risaleleri kalbimize nasıl işletebiliriz?
"Mesnevî-i Şerîf, şems-i Kur’âniyeden tezâhür eden yedi hakîkatten bir hakîkatin aynası olmuş, kudsî bir şerâfet almış. Mevlevîlerden başka, daha çok ehl-i kalbin lâyemût bir mürşidi olmuş. Öyle de Risâle-i Nûr, şems-i Kur’âniyenin ziyâsındaki elvân-ı seb‘ayı ve o güneşteki renk renk ve çeşit çeşit yedi nûru birden aynasında temessül ettirdiğinden, inşâallâh yedi cihetle şerîf ve kudsî; ve yedi Me...
"Belki Şems-i Tebrizî gibi bir kısım âşıkların nazarında bütün kâinatta bulunan umum incizablar, cezbeler, cazibeler, cazibedar hakikatlar; ezelî ve ebedî bir hakikat-i cazibedara işaretlerdir." Şems-i Tebrizî ismi külliyatta tek bu yerde geçiyor bu ifade ile. Tebrizi meşhur bir zat. Lâkin buradaki ifadeyi tam anlayamadım. Yani Tebrizi, kâinatta bulunan umum incizablar, cezbeler, cazibeler, cazibe...
''Şeriatte şu senindir bu benim, tarikatte hem senindir hem benim, hakikatte ne senindir ne benim'' bu ifadeyi biraz açar mısınız. Risale-i Nur'un bu söz ile ilişkisi ne olabilir?
Üstâd Hazretlerinin 17. Söz'deki münâcâtında; “Yâ Rab! Tevekkülsüz, gafletle, iktidar ve ihtiyârıma dayanıp, derdime derman aramak için cihât-ı sitte denilen altı cihette nazar gezdirdim. Maatteessüf derdime derman bulamadım. Ma‘nen bana denildi ki: “Yetmez mi derd, derman sana!”[1] ifadesi geçmekte. Burada geçen “cihât-ı sitte/altı yön” gerçekte nedir? Ne anlatılmak istenmiştir?
29. sözde, 'Suret kalınlaştıkça, hakikat inceleşir.' deniliyor. Suret kalınlaştıkça, Hakikatın esrarı ziyadeleşmez mi? İzah eder misiniz?