Üstad Bediüzzaman Hazretleri, mükerrer yerlerde Risaleler için, Kuran'dan ilhamen kendisine yazdırıldığını, kaynağının başka dini veya fenni kitaplar olmadığını söylüyor. Fakat okurken, bazen meşhur İslam alimlerinden yaptığı nakillerle, bazen de fen bilimlerinden getirdiği izahlarla karşılaşıyoruz. Bu durumda nasıl Kur'an'dan mülhem olmuş oluyor?
"İnsanda cisimden başka nasıl akıl, kalb, ruh, hayâl, hâfıza gibi ma‘nevî vücûdlar da var." (Sözler, Otuz Birinci Söz, s. 251) cümlesinden mezkur letaifin müstakil birer vücudu olduğu anlıyoruz. Ancak birbirleri ile alakadarlıkları noktasında ruhun birer cihazı, ruha takılmış birer latifeler olduklarını ifade eden bir ibare risalede mevcut mudur?
İnsan ruhlar alemindeyken tercihte bulunabilir mi? Mesela anne-babasını seçebilir mi?
2. Lem'a'da geçen “İnsan sabır kuvvetini evham yolunda dağıtmazsa her musıbete karşı gelebilir” cümlesindeki 'sabrı evham yolunda dağıtmak' kısmını nasıl anlamalıyız?
'Yağmuru O yağdırır ve ana rahmindekini O bilir' ayet-i kerime meallerinin tefsirini sormak istiyorum. Amenna ve saddekna inandık iman ettik ama kalbimin ve aklımın da tatmin olması için yardımcı olabilirseniz çok sevinirim.
"Bütün Esmâ-i Hüsnânın ifâde ettiği mânâlar ile bütün sıfât-ı kemâliyeye, Lâfza-i Celâl olan Allah bil’iltizam delâlet eder. Sair ism-i haslar yalnız müsemmâlarına delâlet eder, sıfatlara delâletleri yoktur. Çünkü sıfatlar müsemmâlarına cüz olmadığı gibi, aralarında lüzum-u beyyin de yoktur. Bu itibarla ne tazammunen ve ne iltizamen sıfatlara delâletleri yoktur. Amma Lâfza-i Celâl, bil-mutabakat Z...
"Nasıl ki bir saatin saniyeleri ve dakikaları ve saatleri ve günleri sayan haftalık saatin milleri birbirine benzer, birbirini isbat eder. Saniyelerin hareketini gören, sâir çarkların hareketlerini tasdîk etmeye mecbûr olur. Aynen öyle de, semâvât ve arzın Hâlik-ı Zülcelâl’inin bir sâat-i kübrâsı olan bu dünyanın saniyelerini sayan günler ve dakikalarını hesab eden seneler ve saatlerini gösteren a...
Aynı sebepler aynı sonuçları doğurur diyorlar. Dolayısıyla biz sebepleri yaparsak sonucu haşa biz kendimiz belirleyebiliriz deniliyor. Sebepler %100 aynı olsa bile sonuç hep aynı olurmu, bu durumda sebeplere haddinden fazla değer verilmiş olmazmı?
Sebeplerin yaratıcı olamayacağını izah eder misiniz?
"Demek esbâbın te’sîri yok. Müsebbibü’l-esbâbdan başka bir melce’ olamadığını aynelyakîn gördüğünden, sırr-ı ehadiyet, nûr-u tevhîd içinde inkişâf ettiği için, şu münâcât birdenbire geceyi, denizi, hûtu musahhar etmiştir."(Lemalar)
Bu cümlede geçen sebeplerin tesirinin olmaması ve müsebbibul esbap tabirlerini açıklayabilir misiniz?