Soru

Mü'minin Mü'mine Hased Etmesi

Kıskançlık duygumu nasıl terbiye edebilirim? Sevdiğim insanları çok kıskanıyorum ve bu beni ruhen yıpratıyor. Arkadaşlarımı özellikle. Dinimizde bunun bir ölçüsü veya ayet ve hadislerde karşılığı var mı?

Tarih: 11.02.2024 13:26:22
Okunma: 108

Cevap

Hased Mü’mine Yakışmaz

Hased yani kıskançlık; başkasında bulunan bir nimetten dolayı huzursuz olmak, acı çekmek ve nimetin onun elinden çıkmasını istemek demektir. Hased, gıptadan farklıdır. Zira gıbta, bir kişinin nail olduğu nimetin kendisinde de olmasını temenni etmektir. Gıptada, gıpta edilenin nimetten mahrum olmasını istemek yoktur. Bundan dolayıdır ki mü‘minin gıpta, münafığın ise hased ettiği rivayet edilir. Rabbimiz Kur’ân-ı Kerîm’de: “Yoksa Allah'ın lütfundan onlara (peygambere ve mü'minlere) verdiği şeylerden dolayı insanlara hased mi ediyorlar?[1] buyurarak hasedin kabul görmeyen bir haslet olduğuna dikkat çekmiş ve mü’minlere hasedi haram kılmıştır. Çünkü kıskançlığın neticesi olarak ortaya kin, adavet, gıybet, münakaşa, fitne ayrılık gibi nice fenalıklar çıkabilir ve çıkmıştır.

Şeytan Âdem (a.s)’ı kıskanmış ve Allah'a isyan etmiştir. Kabil kardeşi Hâbil’i kıskanmış ve onu öldürerek yeryüzündeki ilk günahı işlemiştir. Hz. Yûsuf’un kardeşleri kıskançlıkları sebebiyle nice kötülükler yapmışlardır. Müşrikler ve yahudiler peygamberimizin hak bir nebî olduğunu bildikleri halde kendi kabilesinden veya kendi ırklarından olmadığı için kıskançlıklarından imân etmemişlerdir. Bahsi geçen misallerin gösterdiği gibi hased nefsî ve şeytanî bir haslettir. Kıskançlık hastalığına maruz kalmış biri evvela şunu kendisine hatırlatmalıdır ki; mü’minin ahlakında hased yoktur. Zira birçok günahın psikolojik sebebi kıskançlıktır. Bu sebeptendir ki Hz. Peygamber (sav), “Bir insanın kalbinde iman ile haset bir arada bulunmaz.[2] Buyurmuştur.

Hased Tamamen Şerdir

Bediüzzaman Hazretleri İşârâtü'l-İ‘câz isimli eserinde: “Nifâk ve hasedden kalblerinde, ruhlarında öyle bir maraz vardır ki, o maraz, hakkı bâtıl, hakîkati hurâfe telakkî etmeye sebebdir[3] demiştir. Yani hased kalbî ve ruhî bir hastalıktır. Tamamen şerdir. Öyle ki hased eden hırsa bürünür. Nefsi aklının önüne geçirir. Doğru ile yanlışı ayırt edemez. Şeytanın vesvese ve tuzaklarına karşı savunmasız kalır. Hased ettiği kişi aleyhinde yanlış tutum ve davranışlarda bulunarak ahiretini tehlikeye atabilir.

   Bediüzzaman Hazretlerine göre haset etmekten kurtulmanın çaresi hased ettiği şeylerin akıbetini düşünmektir. Rakip olarak gördüğü kişilerdeki dünyevî güzellik, kuvvet, makam, servet gibi nimetler fanidir, geçicidir. Hem geçici olan dünyevî şeylerin zahmeti de çoktur. Aslolan ebedi hayatımız olan ahiret hayatımız ve orada bize ihsan edilecek nimetlerdir. Ayrıca Hased, hased eden için bir azaptır. Onu yakar, ezer ve mahveder. Hased eden kişi nimetin kendisinde olmamasından ötürü üzüntü çeker. Hased ettiği kişinin mutluluk ve neşesi ise ona her daim ıstırap verir. Kalbi yanar, ruhu acı çeker. Bu da onu daha da hırslandırır. Kıskandığı kişinin hayatını izlemeye araştırmaya takip etmeye başlar. Halk nezdinde hased ettiği kişi hakkında doğrudan veya dolaylı olarak gıybet ve dedikodu yapar. Allah muhafaza bazı kötülüklerin gelmesine vesile olur. Kıskandığı kişiye isabet eden musibetten keyif alır. Farkında olmasa da hased hem dünya hayatına hemde ahiretine zarar vermeye başlamıştır. Zira kötülük isteyenin kendisi kötüdür. Bu sebeple sevgili peygamberimizde: “Ateşin odunu yakıp bitirmesi gibi haset de iyilikleri mahveder[4] buyurarak kıskançlığın bir mümin için ne denli zararlı olduğunu bizlere ders vermektedir.

Hased etmek Allah’ın takdirine itirazdır.

Yüce Rabbimiz Kur’ân-ı Kerîm’ de: “Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Dünya hayâtında onların geçimliklerini aralarında, biz paylaştırdık; bir kısmı bir kısmını hizmetkâr edin(erek yanında çalıştır)sın diye, kimilerini kimilerinin üstünde derecelerle yükselttik. Rabbinin rahmeti ise, (onların)biriktirmekte oldukları şeylerden hayırlıdır.”[5] buyurmuştur.

Hased hastalığına maruz kalmış kişi unutmamalıdır ki mülkün sahibi Allah’tır. Nimet O’nun tasarruf ve iradesiyle biz kullara verilmektedir. Dolayısıyla Rabbimiz mülkünde istediği gibi tasarruf edebilir. Kul olarak bize düşen kadere rıza göstererek bizlere ihsan edilmiş nimete şükretmektir. Hamdeden bir kul olmak yerine başkasına ihsan edilmiş bir nimetten ötürü mümin kardeşine hased edip ondaki nimetin yok olmasını arzu etmek Allah’ın takdirine itiraz etmek manasına gelir. Adeta hased eden kıskanç kişi farkında olmadan “Ben bu paylaşımı beğenmiyorum, o kişi bu nimete layık değil, bunu ondan geri al” demektedir. Bu sebeple Rabbimiz ayette hased edenlere hitaben “onlar mı paylaştırıyorlar” diyerek hased eden kişinin nasıl bir gaflette olduğuna dikkat çekmektedir.

Mü’minler Kardeştir

Hased hastalığına maruz kalmış kişi şunu bilmelidir ki; İslam bütün mü’minler arasında bir kardeşlik medeniyeti tesis etmiştir. Müslümanlar arasında bir kardeşlik hukuku bulunmaktadır. Nitekim Peygamber Efendimiz’in: “Birbirinize kin beslemeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları! Kardeşler olun!”[6] buyurarak bunu ifade etmiştir.

Yine başka bir hadisinde “İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de (tam anlamıyla) iman etmiş olmazsınız. Ben size yaptığınızda birbirinizi seveceğiniz bir şey göstereyim mi: Aranızda selâmı yayın!”[7] gibi hadîs-i şerîfler ile bu kardeşliğe dikkat çekmiştir. Dolayısıyla bu Kardeşlik medeniyeti ile her bir müslüman büyük bir manevi şahsın âzaları hükmüne geçmektedir. Bediüzzaman hazretlerinin ifadesiyle: “İnsanın bir eli bir elini kıskanmaz. Ve gözü kulağına hased etmez. Ve kalbi aklına rekābet etmez.”[8] Aynen öyle de Müslüman Müslümana hased etmez, düşmanlık beslemez. Aksine muhabbet ve kardeşlik ile muamelede bulunur. Birbirinin kusurunu örter, ihityacını giderir.

Tüm bunların yanında insan, nefis sahibidir. Bazen başkalarında gördüğü güzelliklerin kendisinde olmasını arzu edebilir. Hatta o nimetlerin kendi elinde olmamasından dolayı üzüntü duyabilir. Böyle bir durumda kendisinden maddeten üstün olana bakıp hased etmek yerine, daha aşağıda olanlara bakarak Rabbinin kendisine ihsan ettiği nimetlerin farkına varmalı ve şükretmelidir. Nitakim Allah Resûlü; “Hayat şartları sizinkinden daha aşağı olanlara bakınız; sizden daha iyi olanlara bakmayınız. Bu, Allah’ın üzerinizdeki nimetini hor görmemenize daha uygun bir davranıştır.[9] Buyurmuştur.

Hased Etmemek Cennetin Anahtarıdır.

Allah Resûlü bir Medine sabahında yine ashâbıyla oturuyor, onlara anlatıyor, öğretiyor, dinliyor ve cevaplıyordu. Bir ara durdu ve “Şimdi yanınıza cennetlik bir adam geliyor!” dedi, sahâbîler, ensardan bir zâtın geldiğini gördüler. Sakalından, aldığı abdestin suyu damlayan, terliklerini eline almış bir sahâbî idi bu. Başka bir gün, ashâbı ile otururken Hz. Peygamber (sav) yine aynı şeyi söyledi: “Şimdi yanınıza cennetlik bir adam geliyor!” Gelen, yine aynı şahıstı. Üçüncü gün de aynı olay tekrar etti. Hz. Peygamber o günkü sohbetini bitirip meclisten ayrılınca sahâbîler de dağılmaya başladı. Genç sahâbîlerden Abdullah b. Amr bunun nedeni hayli merak eder ve Hz. Peygamber’in (s.a.v) cennetlik olduğunu söylediği zâtın peşine düşer....

...Nihayetinde ensarlı sahabi Abdullah b. Amr’a şöyle dedi: “Ben kalbimde hiçbir Müslüman’a karşı kin, nefret ve samimiyetsizlik bulundurmam ve Allah’ın kendisine ihsanda bulunduklarından dolayı hiç kimseye haset etmem.” Bunun üzerine Abdullah b. Amr diyor ki: “İşte seni yücelten bu! Bizim yapamadığımız da bu!”[10].


[1] Nisâ; 54

[2] Nesâî, Cihâd, 8.

[3] İşârâtü'l-İ‘câz, 81

[4] İbn Mâce, “Zühd”, 22; Ebû Dâvûd, “Edeb”, 44

[5] Zuhruf, 32

[6] 6076 Buhârî, Edeb, 62;

[7] M194 Müslim, Îmân, 93.

[8] Mektubat, 311

[9] Müslim, Zühd 9

[10] HM12727 İbn Hanbel, III,

166.


Yorum Yap

Yorumlar