Arama sonuçları: 192 sonuç bulundu.

4. Şua'nın Birinci Mertebe-i Nuriye-i Hasbiyede geçen ''Bilhassa Kur’ân’a mensubiyeti ve kabûl-ü Nebevî ve inşâallâh marzî-i İlâhî cihetiyle bir ân-ı vücûdu ve nazar-ı Rabbânîye mazhariyeti, umum ehl-i dünyânın takdîrinden daha ziyâde kıymetdar bildim.'' Bu cümledeki "ân-ı vücûdu" ifadesinden ne anlamamız gerekiyor? Bu cümleyi Risale-i Nur penceresinden izah eder misiniz? 
Mesnevi-i Nuriye'de geçen şu cümleyi izah eder misiniz? "Binâenaleyh, ednâ bir şeyde hâlikıyet eseri göründüğü zaman bütün eşyâda tahakkuk eder. Ve kezâ, Hâlık ya birdir veya gayr-i mütenâhîdir. Evsatı yoktur."
Mesnevi-i Nuriye 224. Sayfada geçen şu cümleyi izah eder misiniz? "Cenâb-ı Hakk’ın “A‘lem, Ekber, Erham, Ahsen” gibi esmâ ve sıfât ve ef‘âlinde kullanılan ism-i tafdîl, tevhîde naks değildir."
"Gafletten neş'et eden dalâlet, pek garip ve aciptir. Mukareneti, illiyete kalb eder. İki şey arasında bir mukarenet olursa, yani daima beraber vücuda gelirlerse, birisinin ötekisine illet gösterilmesi o dalâletin şe'nindendir. Halbuki, devamlı mukarenet, illiyete delil olamaz."(Mesnevi-i Nuriye, katre, Osmn. 66) Burada üstad(ra) mukarenetin illiyete delil olamayacağını anlatırken bir de ayrı ola...
Mesnevi-i nuriyede "Kuranın icazı (mucize oluşu) tahrifine bir seddir (bozulmasına mani olur)." diyor. Kur'an-ı Kerim'in muhafaza edilmesi, diğer kitapların muhafaza edilmemesinin hikmeti nedir?
El çizgilerini okumak, kişi ve geleceği hakkında bilgi vermek ilminin hak olduğu söyleniyor. Risale-i Nur'da Mesnevi-i Nuriye'de "... ellerinin içlerinde, kalem-i kudret ile pek çok çizgiler, hatlar, nakışlar, nişanlar, yazılmıştır." deniliyor. Buna göre el çizgilerini okumak, bunun üzerinden geleceğe atıfta bulunmak caiz midir?
"Havassının en genişi hayal olduğu halde, hayal, aklı ve aklın semerelerini ihata edemez." (Mesnevi-i Nuriye) Bu cümleyi izah eder misiniz?
Mesnevi-i Nuriye'de (s. 15) Onikinci Lema'da geçen yukarıdaki cümleyi, devamıyla birlikte izah eder misiniz? 
"Ve keza, şuurî olmaksızın, senin lehine ve aleyhine çok fiiller cereyan etmektedir. O fiiller şuurî oldukları halde, şuurun taallûk etmediğinden sâbit olur ki, o fiillerin fâili bir Sâni-i Zîşuurdur. Ne sen fâilsin ve ne senin esbabın!" (Mesnevi Nuriye, Katre, Osmn. 60) Burada geçen “hem şuuri olmaksızın” “hem de şuuri oldukları halde” ifadeleri çelişkili gibi gözüküyor. Bunu nasıl izah edebilir...