Mesnevi-i Nuriye'de geçen şu cümleyi izah eder misiniz? "Binâenaleyh, ednâ bir şeyde hâlikıyet eseri göründüğü zaman bütün eşyâda tahakkuk eder. Ve kezâ, Hâlık ya birdir veya gayr-i mütenâhîdir. Evsatı yoktur."
Bahsettiğiniz cümlenin doğru anlaşılması; sıyak ve sıbakına uygun bir tarzda şerh edilmesi için paragrafı bölüm bölüm inceleyelim;
“İ‘lem eyyühe’l-azîz! Halk-ı eşyâ hakkında mûcibe-i külliye sâdık olmadığı takdîrde, sâlibe-i külliye sâdık olur. Yani ya bütün eşyânın Hâlik’ı Allah’dır. Veya Allah hiçbir şeyin Hâlik’ı değildir. Çünki eşyânın arasında muntazam tesânüd ile halk etmek ve yaratmak, tecezzîyi kabul etmez bir külldür. Ba‘ziyet yoktur. Ya mûcibe-i külliye olacaktır veya sâlibe-i külliye olacaktır. Başka ihtimâl yoktur.
Mücibe-i Külliye olumlu bir hükmün, konu hakkında verilmesi ve konunun bütün fertlerini kapsamasına denir. Burada dikkat edilmesi gereken husus; hükmün olumlu olması ve bütün fertleri kapsamasıdır. “Her insan canlıdır” örneğinde olduğu gibidir. Salibe-i Külliye ise olumsuz bir hükmün konu hakkında verilmesi ve konunun bütün fertlerini kapsamasına denir. Burada da dikkat edilmesi gereken husus; hükmün olumsuz olması ve bütün fertlerini kapsamasıdır. “Hiçbir insan taş değildir” örneğinde olduğu gibidir.
Bediüzzaman Hazretleri, varlıkların yaratılması hakkında mûcibe-i külliyye olmadığı taktirde mûcibe-i sâlibe lazım geldiğini ifade etmektedir. Yani “Allah, bütün varlıkların yaratıcısıdır” (mucibe-i külliye) veya “Allah, hiçbir şeyin yaratıcısı değildir” (salibe-i Külliye). Çünkü, varlıkları bu kadar büyük bir düzen, intizam, uyum ve ahenk içerisinde yaratmak; bölünmeyi, cüz’iyetti, kısmilîği kabul etmez bir bütündür, küll’dür. Bazıyet yani bazısını, bir kısmını Allah yaratmış diğer kısmını başkası gibi bir şey mümkün değildir. Ya herşeyi Allah yaratmıştır yada Allah hiç bir şeyi yaratmamıştır. Çünkü yaratılmışlar arasında müdhiş bir uyum, alaka ve irtibat vardır. Ya mûcibe-i külliye olacaktır veya sâlibe-i külliye olacaktır. Başka ihtimal yoktur.
Her şeyde illetin ademini tevehhüm eden vehmin vâhî hükmünün de bir kıymeti yoktur. Binâenaleyh, ednâ bir şeyde hâlikıyet eseri göründüğü zaman bütün eşyâda tahakkuk eder. Ve kezâ, Hâlık ya birdir veya gayr-i mütenâhîdir. Evsatı yoktur."[1]
Bir şeyin yaratılırken onun illetinin, sebebinin yokluğunu tevehhüm etmek, bu kâinatın ve içindeki eşyanın sebepsiz, hikmetsiz, gayesiz ve tesadüfen ortaya çıktıklarını vehmetmektir. Yani ya her şeyde bir ilahî güç, kudret ve hikmet kabul edilecektir yahut her şeyin yaratılış illeti, sebebi yoktur denilecektir. Bu ise zaten kıymetsizdir.
Bununla beraber en basit bir şeyde, onun Allah’ın yarattığı bir eser olduğunu gördüğü vakit, bu yaratma fiili en basit bir şeyde kalmaz bütün eşyanın Allah'ın hılkati/yaratması ile olduğu anlaşılır.
Meselâ bir arıyı inceler ve bunu ancak Allah yaratabilir ve bu yaratmasında hiçbir ortağı yoktur denilirse, ondan yola çıkarak bütün yeryüzündeki arılar da aynı yaratıcının eserleridir diye kabul etmek gerekir. Sonra bir adım daha ileri giderek yeryüzündeki bütün canlıları düşünüp hepsinin ortak özelliklerle yaratıldığını ve aralarında çok harika düzenler kurularak bir ekosistem oluşturulduğunu görürsek ve “bütün canlılar tek bir Yaratıcının sanatıdırlar ve her an onun tarafından terbiye olunuyorlar” diyerek bu yaratmayı canlılar âlemi çapında genişletiriz. Sonra bir adım daha gidersek bu varlıkların ihtiyaçlarını, yaşadıkları ortamı, rızıklarını, kıyafetlerini incelediğimizde görürüz ki her bir canlının rızkı olan ağaç, ot, meyve, sebze, et, süt vb. gıdalar; hayatlarını devam etmeleri için gereken güneş, ay, çekim kuvveti, mevsimler, atmosfer, hava vb. eşyalar bu varlıklara göre ayarlanmıştır.
Öyleyse arıyı yaratan, tüm arıları yaratmıştır. Tüm arıları yaratan tüm canlıları yaratmıştır. Tüm canlıları yaratan yeri ve göğü yaratmıştır. Yeri ve göğü yaratan tüm kâinatı yaratmıştır.
Özetle yaratıcı ya birdir ya da sayısız yaratıcı vardır. Bunun ortası yoktur. Birden çok yaratıcının olması ise muhaldir.
[1] Said Nursi, Mesnevi-i Nuriye, Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, s. 174