Bediüzzaman Hazretleri, eskiden medresede 15 senede kazanılan tahkiki (çok kuvvetli) imanı, Risale-i Nur'un, 15 haftada, hatta tam kabiliyetlilere 15 saatte verebildiğini söylüyor. Risale-i Nur'un bunu kazandırabilmesinin sırrı nedir?
Risale-i Nur'da geçen kainat kelimesiyle anlatılmak istenen nedir? Sadece uzay mı, yoksa yedi kat sema mı belirtilmek isteniyor?
Bediüzzaman Hazretleri geçimini nasıl sağlardı?
"Demek esbâbın te’sîri yok. Müsebbibü’l-esbâbdan başka bir melce’ olamadığını aynelyakîn gördüğünden, sırr-ı ehadiyet, nûr-u tevhîd içinde inkişâf ettiği için, şu münâcât birdenbire geceyi, denizi, hûtu musahhar etmiştir."(Lemalar)
Bu cümlede geçen sebeplerin tesirinin olmaması ve müsebbibul esbap tabirlerini açıklayabilir misiniz?
Sevgili Peygamberimiz (sav) Ramazan ayını her yönüyle nasıl ihya ederdi? Bu hususta uygulama ve tavsiyeleri nelerdir?
İşârâtü’l İ’câz Mecmuasın da geçen “Şeytanın kalbin de ma’rifet var mıdır?” sorusunda kastedilen ma’rifet nedir?
Bir kısım insanlar hasta olduklarında şifayı sadece haplara ve doktorlara verip Cenab-ı Hakk'ı hiç hatırlamıyorlar. 'İlaç içtim şifa buldum' diyorlar. Sebeblere sarılmayı esas alan ve dünya açısınsan doğru gibi gözüken bu duruma nasıl yaklaşılmalıdır? Üstadın Tabiat Risalesi'nde veya sair yerlerdeki açıklamalarıyla nasıl bağlantı kurulabilir?
21. Sözün 1. makamının 2. ikazında geçen "zi şuur sırrı insani ve zi nur letaifi Rabbaniye" ifadesi geçiyor. Bu meselede sırrı insani ve letaif-i Rabbaniye den ne anlamamız gerekiyor. Açıklayabilir misiniz?
18. Mektub 3. Meseleyi izah eder misiniz ? Hem yukarıdaki cümlede geçen iki kısım esma-yı ilahiyeden kasıt nedir? İzah eder misiniz?
"Hem tevhîdin sırrıyla, şecere-i hilkatin meyveleri olan zîhayatta bir şahsiyet-i İlâhiye ve bir ehadiyet-i Rabbâniye ve sıfât-ı seb‘aca ma‘nevî bir sîmâ-yı Rahmânî ve bir temerküz-ü esmâ ve اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَع۪ينُ deki hitâba muhâtab olan zâtın bir cilve-i taayyünü ve teşahhusu tezâhür eder. Yoksa o şahsiyetin ve o ehadiyetin ve o sîmânın ve o taayyünün cilvesi inbisât ederek kâi...