Öncelikle bahsi geçen kısmı paylaşalım:
Suâl: Şeytanın kalbinde ma‘rifet (Allah’ı tanıma bilgisi) var mıdır? Elcevab: Yoktur. Çünki san‘at-ı fıtriyesi iktizâsınca (yaratılışının gereği olarak), kalbi dâimâ idlâl (haktan saptırma) ile telkîn (kötülük aşılama), fikri dâimâ küfrü tasavvur etmekle (inkâr fikrini zihinde canlandırmakla) meşgul olduğundan, kalbinde veya fikrinde boş yer, ma‘rifet için kalmıyor.1
Buradaki ma‘rifetten kasıt; Allah’ı isimleriyle, sıfatlarıyla ve eserleriyle tanımak ve nasıl bir yaratıcı olduğunu düşünmek demektir. Bu ise sadece bilgi değil; imanla gelen fıtrî bir idraktir. Mesela bir insan kâinattaki düzeni görür ve “Ne muhteşem bir sistem!” derse bu bilgi olur. Ama “Bu düzeni kuran sonsuz kudret sahibi Allah’tır.” diyorsa bu marifettir.
Şeytanın ise kalbi sürekli dalaleti telkin etmekle; fikri sürekli inkârı düşünmekle meşgul olduğundan, onun kalbinde Allah’ı düşünmeye, fikrinde Allah’ı tefekkür etmeye yer kalmamıştır. Çünkü iki zıt şey aynı kalpte yer tutamaz:
Hem Allah’ı tanımak (marifet), hem O’na karşı inkâr düşünmek (küfür) aynı anda olamaz.
Ayrıca bakınız:
İman ve Marifetullah
Marifetullah Nedir ve Nasıl Elde edilir?
Bediüzzaman Said Nursi, İşârâtü'l-İ‘câz, Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, s. 61

