Bir Risale sohbetinde, "Şeytan yaratılmasaydı insanların makamı sabit olacaktı ve Hz. Ebubekir (r.a.) gibi en yüksek makam sahibi zatlar ile Ebu Cehil gibi en kötü kişiler bir seviyede kalacaktı, makamları yükselmeyecekti" diye anlatıldı. Olaya Hz. Ebubekir gibiler açısından baktığımızda iyi bir şey olarak görüyoruz. Fakat tam tersinden bakarsak bu sefer de ebedi cehennem söz konusu oluyor. Bu dur...
Şeytanlar insanlara musallat edilmiş ve günahları telkin ediyorlar. Bizim suçumuz ne?
"İşte insaniyet ve akıl cihetiyle alâkadar olduğun bütün o seyyar dünyalar ve seyyal kâinatlar, mütemadiyen senin dalaletin suretiyle, senin başına dünya dolusu dehşetli ve hadsiz ölümlerin şiddetli elemlerini yağdırıyor." (Kastamonu lahikası)
Burda geçen seyyar dünyalar ve seyyal kainatlar ne demektir? Konuya bağlantılı olarak izah eder misiniz)
Tuvalette ve benzeri yerlerde üzerimize veya elbiseye sıçrayan pislikler konusunda nasıl bir ölçü var?
Eyyüb (as) yaraları ibadetini engelleyene kadar hastalığının şifasını taleb etmemiş. O halde bizler de hastalığın bize kazandırdıklarını düşünerek hastalık ibadetimize engel oluncaya kadar dua etmemeli miyiz?
İlaç kullandıktan sonra ilaç iyileştirdi demek ya da mesela suya dua okuyup içtikten sonra iyi geldi, iyileştirdi gibi şeyler söylediğimiz de bir sorun olur mu? Tabi ki şifayı yalnızca Allah veriyor. Bunu düşünerek o cümleleri söylediğimizde herhangi bir sorun olur mu?
Bazı insanlar diyorlar ki; benim kıldığım şu namaz nerede, Peygamber Efendimiz (asm)’ın, Sahabelerin veya evliyaların kıldığı o hakiki namaz nerede?
Tabiat Risalesi'nde geçen şu suali nasıl anlamalıyız? "Bazı esbab,cüziyyatın bazı ubudiyetlerine merci olsa o mabud-u mutlak olan zat-ı vacibül vücuda müteveccih zerrattan seyyarata kadar mahlukatın ubudiyetlerine ne noksan gelir?''
Bediüzzaman Hazretleri İhlas Risalesi'nde, aynı manevi hizmetleri ortaklaşa yapan kimselerin, bu hizmetlerden ortaya çıkan sevapları böülüşmeksizin tamamen alacaklarını anlatıyor. Bir gaz lambasının farklı parçalarını getirerek birleştiren insanların her birisinin kendi aynasına bir lamba yansımasını misal vererek mevzuyu güzelce izah ediyor. Benim merak ettiği şey şu: Acaba bu mevzuya açıkça işar...
Birinci Lemada geçen şu ifadeyi izah edebilir misiniz:"sırr-ı ehadiyet, nûr-u tevhîd içinde inkişâf ettiği için"