Başta şunu bilmemiz gerekir ki, imtihan olmasaydı, insanlar şu anda bulundukları durumda olmayacak; belki ağaç olmamış çekirdek veya mektep ve medrese görmeyen cahiller durumunda olacaktı. Hâlbuki bin on çekirdeği bulunan bir kişi, o çekirdekleri ekmediği takdirde fazladan bir kar ve zararı olmaz.
Fakat o çekirdekler kimyevi bir muameleye tabi’ tutularak toprağa ekildiği zaman, velev ki bin tanesi çürüse, yalnız on tanesi ağaç olsa, yine on ağaç olmuş çekirdeğin sahibine kazandırdığı kar, elbette o çürüyen bin tanenin sahibine getirdiği zararı hiçe indirir. Şüphesiz ziraatten anlayan hiçbir kimse, “bu çekirdekleri ekersem bin tanesi çürür” diyerek, bu muameleyi terk etmez.
Hem ülkemizde yaklaşık on beş milyon çocuk okula gönderilerek eğitim ve öğretime tabi’ tutuluyor. Hâlbuki bunlardan yaklaşık beş yüz bini ancak üniversiteyi kazanıyor. Geri kalan on dört buçuk milyon çocuk üniversiteye gidemediği halde yine de bu eğitim ve öğretim yapılıyor. Zira o kazanan kişilerin memlekete ve millete getirdikleri kar ve kazanç; kaybedenlerin getirdiği zararı hiçe indirdiğinden bu eğitim ve öğretim tercih ediliyor.
Aynen öyle de insanlar ruhlar âlemindeyken çekirdekler veya hiçbir şey bilmeyen cahiller gibidir. Gayet basit bir değer ve kıymete sahiptirler. Kimyevi bir muamele hükmündeki dünya imtihanına veya bu âlem-i şehadet okuluna tabi’ tutulan insanlardan, bin on kişiden velev ki on kişisi dahi kazanmış olsa, o on kişinin insanlığa kazandırdığı şeref ve fayda, elbette çürüyen veya imtihanı kaybeden bin kişinin getirdiği kayıp ve zararı hiçe indirir. Buna binaen her işi hikmetli olan Hakîm-i mutlak, hikmetinin gereği olarak, bu kimyevi muameleyi ve imtihanı yapıyor.
Son olarak: Bu imtihan teklif edilen herkes kendi isteğiyle dilediği şıkkı tercih ediyor. Kimseye zorla küfür seçtirilmiyor. Peygamberimiz asm.ın Ebu Cehili defalarca İslama çağırdığı ve her defasında reddettiği meşhur bir hadisedir. Üstelik Ebu Cehil'in Peygamberimiz asm.ın peygamber olduğunu bildiğini ama bile bile kabul etmediği de rivayet edilmiştir.
Bu noktada "zarara kendi rızası ile girene merhamet edilmez" düsturu ile ve "Merhametini Allah'ın merhametinden fazla ileri sürmek merhamet olmaz" düsturlarına uymamız şarrtır.