Kur'an'da, "Sonra bu işler, süresi sizin hesabınızla bin yıl olan bir günde ona yükselir" ve diğer bir ayet-i kerimede ise, "Melekler ve Ruh (Cebrail) ona süresi elli bin yıl olan bir günde yükselir"diye buyrulmuş. Buradaki zaman kavramını açıklar mısınız?
Her bir latifenin kendine has ubudiyetleri bulunuyor diyor üstad Bediüzzaman. Meselâ akıl, ruh, kalb ve hayalin ibadet vazifeleri nelerdir?
Lahikalarda Hikmetül İstiaze risalesinin birinci ve ikinci kısımlarından söz ediliyor. Ama Lemalarda böyle bir taksim görmedik. Bu risalenin ikinci kısmı ayrı bir risale mi acaba?
(Sabri'nin fıkrasıdır) Üstad-ı Ekremim! Hikmetü'l-İstiâze'nin İkinci Kısmı öyle kıymetdâr bir hazine-i cevâhir ve maraz-ı vesvesenin iksîr bir ilâcıdır ki, âlem-i fânîden âlem-i bekàya göçünceye kadar, nefis ve şeytanın...
Manevi ve ruhi olan hastalıklar nelerdir ? Bunlara götüren sebep ve faktörler nelerdir? Ve bunları tedavi etmenin çaresi nelerdir?
"Şeriatın bir hakikatine bin ruhum olsa feda etmeye hazırım. Zira şeriat, sebeb-i saadet ve adalet-i mahz ve fazilettir. Fakat ihtilâlcilerin isteyişi gibi değil." Bediüzzaman Hazretlerinin bu cümlede "ihtilalciler" dediği kişiler kimlerdir?
"İ'lem Eyyühel-Aziz! Küre-i Arzı bir köy şekline sokan şu medeniyet-i sefihe ile gaflet perdesi pek kalınlaşmıştır. Ta'dili, büyük bir himmete muhtaçtır. Ve keza beşeriyet ruhundan dünyaya nâzır pek çok menfezler açmıştır. Bunların kapatılması ancak Allah'ın lütfuna mazhar olanlara müyesser olur. (Mesnevi-i Nuriye)" bu parağrafı izah edermisiniz?
"Çünkü işlediğimiz her bir günah, kafamıza giren her bir şüphe kalp ve ruhumuza mütemadiyen yaralar açıyor.” Cümlesinde geçen "kafamıza giren her bir şüphe" ifadesini açıklar mısınız?
Kıskançlık duygumu nasıl terbiye edebilirim? Sevdiğim insanları çok kıskanıyorum ve bu beni ruhen yıpratıyor. Arkadaşlarımı özellikle. Dinimizde bunun bir ölçüsü veya ayet ve hadislerde karşılığı var mı?
İhtar: İbadetin ruhu, ihlastır. İhlas ise, yapılan ibadetin yalnız emredildiği için yapılmasıdır. Eğer başka bir hikmet ve bir faide ibadete illet gösterilse, o ibadet bâtıldır. Faideler, hikmetler yalnız müreccih olabilirler, illet olamazlar. (İşarat-ül İ'caz)
Bu paragrafta geçen müreccih ile illet arasındaki farkı izah edebilir misiniz?
Ve keza, "Musibet taammüm ettiğinde elem hafif olur. Ben de emsalim gibiyim" diye yine yük altından kaçar. Fakat, musibet âmm olduğunda, elemi muzaaf olur, kat kat ziyade olur. Çünkü, kendisi gibi akrabası, ahbâbı da o musibete dahildir. Çünkü, insanın ruhu, ebnâ-yı cinsiyle alâkadardır. Ne kadar umumî olursa, o kadar da elemi fazla olur. ( Mesnevi Nuriye, Zeylü’z-Zeyl, osmn. 139)
Üstadımız bu pa...