"Mazlumun bedduasından sakın. Çünkü onunla Allah arasında perde yoktur." Bu hadis-i şerifte geçen "perde yoktur" kısmını nasıl anlamayız? Beddualar perdesiz midir?
Bu hadisin sebeb-i vürûdu şöyledir: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Muaz b. Cebel’i Yemen’e vali olarak göndermeden önce ona şunları söylemiştir:
“Sen, kitap ehli olan bir kavme gidiyorsun, Onları, Allah’dan başka ilah olmadığına ve benim Allah’ın Resûlü olduğuma şahitlik etmeye davet et. Eğer onlar, bu davete uyup itaat ederlerse, Allah’ın kendilerine her bir gün ve gecede beş vakit namazı kesin olarak farz kıldığını bildir. Şayet buna da itaat ederlerse, Allah Teâlâ’nın, zenginlerden alınıp fakirlere verilmek üzere, kendilerine zekâtı mutlak surette farz kıldığını bildir. Buna da itaat edip uydukları takdirde, onların mallarının en gözde ve kıymetli olanlarını almaktan sakın. Mazlumun bedduasını almaktan da son derece çekin, çünkü onun bedduası ile Allah arasında bir perde yoktur.” (Buhârî, Zekât 41, 63, Megâzî 60, Tevhîd 1; Müslim, Îmân 29, 31)
Bu hadis-i şerifte kastedilen; mazlumların duası ile Allah-u Teâlâ arasında perde olmaması, zulme uğrayan insanların zalimler aleyhinde ettikleri bedduaların Cenab-ı Hakk’a ulaşmasına mani olacak hiçbir engelin bulunmaması demektir. Çünkü kelime olarak da perde, bir engeli ifade etmektedir. Bu da mazlumların beddualarının Allah katında makbul olduğuna işarettir.
Beddua ile alakalı olarak lütfen bakınız;
https://risale.online/soru-cevap/beddua-etmek