Bazı art niyetli kişiler Cevşen'in uydurma olduğunu, çünkü sağlam rivayetlere göre, Peygamberimiz'in Uhud Harbinde iki kat zırh giymiş olduğunu ileri sürüyorlar. Bunlara nasıl cevab verilebilir?
Burada tarihi bir çarpıtma yapılarak, Cevşen gibi çok kıymetli bir zikir ve marifetullah dersi hakkında şüphe uyandırılmaya çalışılmıştır. Cevşen'de var olan Allahu Teala'yı tanıtan fevkalade bilgiler, onun sıradan bir insanın uydurması olmayıp Peygamber (asm)'dan geldiğini kesin ispat etmeye yetecek kuvvettedir.
En muteber bir zikir mecmuası olan ve büyük Osmanlı evliyalarından Ahmed Ziyaeddin Gümüşhanevî (ks)'nun derlediği Mecmuatü'l-Ahzab kitabında Cevşen'in başındaki Cafer-i Sadık (ra)'dan gelen rivayet şöyledir:
"...Hz. Ali de oğlu Hz. Hüseyin'e rivayet ettiler, dediler ki: Peygamberimiz (asm)'dan işittim. Kendisi birgün zırhını giymiş oldukları halde Uhud dağına doğru gidiyordu. Hava gayet sıcaktı. Gök yüzüne baktım ve Allah'a dua ettim. Cebrail (as) nurlara bürünmüş olduğu halde nazil oldu.... Cebrail (as) buyurdular: Üzerinden şu zırhı çıkar bu duayı oku. Bu duayı üzerinde taşır ve okursan zırhtan daha büyük tesiri vardır...."
Cevşen de zırh manasına gelen bir kelimedir.
Çarpıtma ise şudur: Bu rivayette Uhud harbinde nazil olduğu söylenmiyor. Uhud dağına doğru giderken diyor. Uhud Medine'nin yanıbaşında olduğu için çok defalar sefere giderken oradan geçmesi mümkündür. Bu rivayetten, o anda Uhud dağına varmış olduğu dahi kesin olarak bilinemez. Çünkü, 'Uhud'da idim' demiyor. 'Oraya doğru gidiyordum' diyor.
Madem bu kişiler güya çürütmek için, "Uhud harbinde zırhı vardı" cümlesine dayanıyorlar, öyleyse davaları boştur, geçersizdir. Çünkü Uhud Harbi nerede, Uhud dağına doğru gitmek nerede? Çok farklı manaları olan iki cümle.
Hem bunun Uhud harbinde olmadığının bir delili de Hz. Ali'nin bu rivayette işittim demesidir. Çünkü Uhud Harbin'de Hz. Ali (ra) hep Resul-ü Ekrem'in (asm) yanıbaşında idi. Uhud Harbinde olsa idi, işttim yerine gördüm şeklinde anlatırdı.
Demek ki, Cevşen'in Uhud harbinde indiği tamamen art niyetli bu kişilerin uydurduğu bir şeydir. Dikkatle bakmayan kimseler de Uhud dağına giderken ifadesini Uhud harbi diye anlayabilirler...
Üstad Bediüzzaman gibi hadis, tefsir, fıkh, kelam gibi bütün İslam ilimlerindeki engin vukufiyeti ile Osmanlı'nın diyanet kurullarından Daru'l-Hikmet'e ısrarlar neticesinde aza yapılan, kendisine sorulan en müşkil suallere dahi hiç duraksamaksızın doğru cevaplar vermekle meşhur olan ve bugün İslam dünyasının her tarafından pek çok alim tarafından asrının müceddidi olduğu vurgulanan büyük bir İslam aliminin Cevşen hakkındaki bu rivayeti kabul edip eserlerinde bahsetmesi de onu tanıyanlar için bu rivayetin makbuliyetinin diğer bir delilidir. 15. Şua'da şöyle diyor:
"bir gazvede "Zırhı çıkar, onun yerine bu Cevşen'i oku" diye Cebrail vahiy getiren "Cevşen-ül Kebir" münacatı içindeki hakikatlar ve tam tamına Rabbine karşı tavsifler, Muhammed'in (A.S.M.) risaletine ve hakkaniyetine şehadet ettiği gibi…” (Şualar)
Cevşen hakkında ayrıca bakınız: