İşaret'ül-icaz at üstünde nasıl yazıldı?
Bazı kimseler Risale-i Nurlardan: "Ahirzamanda isevilerin hakiki dindarları ehl-i Kur'ân ile ittifak edip müşterek düşmanları olan zındıkaya (Allah'ı inkâr edenlere) karşı dayanacaklarıdır" gibi cümleleri göstererek Üstad Bediüzzaman'ın dinler arası diyaloğu savunduğunu iddia ediyorlar. Bu iddia doğru mudur?
Üstadımız zamanında yaşayan âlimlerin, Üstadımızın Müceddid olduğundan haberleri var mıydı? Yoksa âlimler arasında birbirlerinden haberdar olmama gibi hususlar olabiliyor mu?
Üstad Hazretleri İsveç, Norveç ve Finlandiya ülkelerinden sıklıkla bahsetmektedir. Ve bu ülkelerin Kuran’a ihtiyaç hissetmeleri ve bizim bu ülkelerden geri kalmamamızı vurgulamaktadır. Bununla beraberde bizlerin onlara ve onlar gibilere rehber olmamız gerektiğini vazifemiz olarak bizlere bildirmektedir. Üstad Hazretlerinin bunca ülke arasında bu ülkeler üzerinde sıklıkla durmasının hikmeti ve bu ü...
“ Azametli bahtsız bir kıt‘anın, şânlı tâli‘siz bir devletin, değerli sâhibsiz bir kavmin reçetesi, ittihâd-ı İslâmdır.” Cümlesini açıklar mısınız; "kıt'a", "devlet" ve "kavim" hangileridir?
Kainatta olan biten çok küçük ve gözümüze gereksiz gibi gelen şeyleri de illa bir hikmete bağlı olarak mı düşünmeliyiz? Yoksa Cenab-ı Hakkın koyduğu âdetlerin neticeleri olarak mı görmeliyiz? Mesela bir yaprağın ağaçtan düşerken savrulup bir yere düşmesi gibi...
"Bin üç yüz sene zarfında nev‘-i beşerin kemiyeten beşten birisini ve keyfiyeten ve insaniyeten yarısını arkasına alıp" ifadesindeki "keyfiyeten ve insaniyeten yarısını" kısmını açıklayabilir misiniz?
Said Nursî Hazretleri'nin Mübarekler Heyeti adını verdiği talebeleri kimlerdir? İsim olarak liste yapılabiliyor mu?
Bediüzzaman Hazretleri risalelerinde sıklıkla Kur'an'a hizmet edenlerin ilâhî bir inayet, bir koruma ve yardım altında olduklarından bahsediyor. Bu ilâhî koruma, kaza ve belalardan da tamamen korunacakları anlamına gelir mi?
Kur'an-ı Kerim 23 Yılda nâzil olmuştur. Ancak Yirmi Beşinci Sözün İkinci Şulesinin Birinci nurunda "İşte o Kur'ân-ı Mübîn, yirmi senede.... nüzûl ettiği.." gibi bir cümle geçiyor. Hatta bir dahaki cümlede de yirmi sene denmekte. Bir ihtilaf yok mu?