Doğru yerler doğru şekilde kazanılır. Biz imtihanı haksız acılarla yani çektiğimiz acılara sabrederek kazanmışsak, o imtihan ya da o imtihanı yapan bizim gönlümüzü nasıl kazanacak? Cennete çektigimiz acılardan dolayı kabul ediliyorsak, o cennet bizi hak edecek mi? Haksız acının doğru mükafatı olmaz, haksızlığı olur! Biz cenneti kazanmak için kendimizi haksızlığa kurban mı ediyoruz da bize uğradığ...
Allah ve ahirete inanmayan birisi var, Kur’anı Kerim’in, Allah tarafından Hz. Muhammed’e (sav) indirildiğini de inkâr ediyor. Ayrıca, yaratıcı varsa, onun niye yaratanı yok? Gibi sorular soruyor. Böyle bir kimseye nasıl anlatmak gerekir?
İnşallah kelimesi başka bir dille söylenebilir mi? Örnek: İ hope so demek gibi
Eşarilerin ''İnsan, muhtar(ihtiyar sahibi) görünümlu mecburdur'' sözünü nasıl anlamalıyız? İzah eder misiniz?
13. lema, 6. işarette "Hem insanın letaifi içinde teşhis edemediğim bir iki latife var ki: İhtiyar ve iradeyi dinlemezler. Belki mesuliyet altına da giremezler. Bazen o latifeler hükmediyorlar. Hakkı dinlemiyor. Yanlış şeylere giriyorlar" Cümlesini açıklar mısınız?
En şerefli mahluk olarak yaratılan insanda küçük ve büyük abdest gibi hayvanlarla bazı ortak özelliklerin olmasının hikmeti nedir?
"Ve kezâ, insanın vücûdunda birkaç dâire vardır. Çünki insan hem nebâtîdir, hem hayvânîdir, hem insanîdir, hem îmânî. Tezkiye muâmelesi bazen tabaka-i îmâniyede olur. Sonra tabaka-i nebâtiyeye iner. Bazen yirmi dört saat zarfında her dört tabakada muâmele vâki‘ olur." Cümlesine göre bu dairelerin tezkiyesi ne surette yapılır, açıklayabilir misiniz?
"Beşer, hakikate muhtaç olduğu gibi, bazı keyifli hevesata da ihtiyacı var. Fakat bu keyifli hevesat, beşte birisi olmalı. Yoksa havanın sırr-ı hikmetine münafi olur." cümlesinden nasıl anlamamız lazım? İzah eder misiniz?
"Fakat o şerler ademden geldiklerinden o şerirler hakiki faildirler"(onbirinci mesele)
O şerirler hakiki faildirler derken mesuliyet manasında mı deniliyor? Hakiki failler derken ne kastediliyor? Çünkü hayrın da şerrin de yaratıcısı Allah.
En'am suresi 116 da Rabbimiz "Eğer yeryüzünde bulunan (insan)ların çoğuna uyarsan, seni Allah'ın yolundan saptırırlar. (Onlar) ancak zanna tâbi' olurlar ve onlar sâdece yalan söylerler." buyurmaktadır. Bu ayetteki "insanların çoğunluğu" cümlesini nasıl anlamak lazım. Halbuki hadiste " ümmetim dalalet üzere ittifak etmez" vs. gibi hadis-i şeriflerle bunu nasıl tevfik edeceğiz.