"Fakat o şerler ademden geldiklerinden o şerirler hakiki faildirler"(onbirinci mesele)
O şerirler hakiki faildirler derken mesuliyet manasında mı deniliyor? Hakiki failler derken ne kastediliyor? Çünkü hayrın da şerrin de yaratıcısı Allah.
Evet mes’uliyet manasında böyle ifade ediliyor. Yaratan ancak Allah’tır. İnsan ise kendisine verilmiş olan ihtiyarını şerlerde isti’mal etmesi ile o şerler Allah tarafından yaratılır ve ortaya çıkar. Şunu iyi bilmek gerektir ki insan, kensisine verilen cüz'i irade ile şerlerin vücuda gelmesinin esas kaynağıdır.
Konu ile ilgili olarak Bediüzzaman Hazretleri “İrâde-i cüz’iye-i insaniye ve insanın cüz’-i ihtiyârîsi çendân zaîftir, bir emr-i i‘tibârîdir. Fakat Cenâb-ı Hakk ve Hakîm-i Mutlak, o zaîf cüz’î irâdeyi, irâde-i külliyesinin taallukuna bir şart-ı âdî yapmıştır. Yani ma‘nen der: “Ey abdim! İhtiyârınla hangi yolu istersen, seni o yolda götürürüm. Öyle ise, mes’ûliyet sana âittir!” Teşbîhte hata olmasın, sen bir iktidarsız çocuğu omzuna alsan, onu muhayyerbıraksan, “Nereye istersen seni oraya götüreceğim” desen, o çocuk yüksek bir dağı istese, sen de götürsen, çocuk üşüse veyahud düşse, elbette “Sen istedin” diyerek itâb edeceksin. Ve onun yüzüne bir tokat vuracaksın.”[1] ifade etmesiyle şerlerin kaynağı insanın kendisidir. Sorumluluk da insana aittir.
Biraz daha tafsilat verecek olursak; şerler çoğunlukla yapılması gereken bir fiili yapmamaktan, kişinin kendi tembelliğinden veya gerekli bir şartı terk etmesinden meydana gelir. Bazen de hayırlar yapılmadığından şerler vücuda gelir. Onun için şerler insana nispet edilir. Fakat hayırlar gerekli bütün şartların bir araya gelmesiyle meydana gelir. Onun için hayırlar Allah’a (c.c) nispet edilir. Mesela bir geminin yolcularını ve yükünü hedefe götürebilmesi bütün şartların oluşmasıyla mümkündür. Başta geminin yapılması, içindeki bütün mürettebatın vazifelerini layıkıyla yapması gerekmektedir. Fakat bütün şartlar yerine getirildiği ve herkes vazifesini hakkıyla yaptığı halde kaptan uyuyakalsa, geminin dümenini çevirmese, gemi buz dağına çarparak batsa, belki birçok kişinin ölümüne ve pek çok kıymetli malların zayi olmasına sebep olur. Kaptan hiçbir şey yapmayarak çok büyük tahribat meydana getirmiş olur.
Bir bahçenin vücudu için binlerce şart gereklidir. Başta toprağın, tohumun, suyun, bulutların, atmosferin, Dünya’nın ve Güneş’in yaratılmış olması lazımdır. Bütün gerekli bu şartlar oluştuktan sonra bahçe sahibinin tohum ekme, fidan dikme, çit çekme, su arklarını oluşturma, ağaç ilaçlama, budama gibi işleri yapması lazım gelir. Ancak bütün şartlar yerine getirildikten sonra o bahçe meyve verebilir. Fakat bahçe sahibi de bütün şartları yerine getirdikten sonra; birini ücret karşılığı tutsa ve ona dese ki: “Senin vazifen sadece bahçeye çektiğim su musluğunu belirlediğim zamanlarda açmak ve kapamaktır.” Vazifeli kişi tembelliğinden veya gafletinden musluğu açmasa bahçenin kurumasına ve onca emeğin boşa çıkmasına sebep olur. Aslında yapması gereken bir tek şartı yerine getirmeyerek çok büyük tahribat ve şerlerin meydana gelmesine sebep olmuştur. Yani hiçbir şey yapmayarak çok büyük tahribat ve şer yapmış olur.
Günahlarda da durum böyledir. Örneğin namaz kılmamak en büyük günahlardandır. Bir kişinin namaz kılmayarak günahkâr olması için tembellik göstermesi yeterlidir. Herhangi bir şey yapmasına gerek yoktur. Halbuki Rabbimiz insanın ibadet edip namaz kılabilmesi için Dünya’nın yaratılması yeryüzünün döşenmesi, insanın var edilmesi, hayatın verilmesi, yüzbinlerce peygamberin gönderilmesi, İslamiyet’in günümüze gelmesi için gayret gösterenlerin vb. gibi pek çok şartların olması lazımdır.
Netice itibariyle bir şeyin vücudu için binlerce şartın hepsinin eksiksiz yerine getirilmesi veya yaratılması gerekir. Fakat bir şeyin yokluğu veya şerrin meydana gelmesi için bir tek şartın olmaması yeterlidir. Bu şart da genellikle kişinin kendi cüzi iradesidir. Meydana gelen şerden sorumlu olan eşyanın vücudu için gerekli bütün şartları yerine getiren Allah (c.c) değil, cüzi iradesini yanlış kullanarak şerrin meydana gelmesine sebep olan kişinin kendisidir.
[1] Tılsımlar, 86