Risale-i Nurda geçen, "Meşhur bir söz var ki: "Musibet zamanı uzundur." Evet musibet zamanı uzundur. Fakat örf-ü nâsta zannedildiği gibi sıkıntılı olduğundan uzun değil, belki uzun bir ömür gibi hayatî neticeler verdiği için uzundur." cümlesini izah eder misiniz? Bu meselenin tayy-ı zamanla bir alakası var mı?
Bir kişinin kendi hayat şartına, yapısına, fıtratına göre yaşadığı imtihanı ağır görmesi kendisi açısından bir mesuliyet söz konusu olur mu? Belki yaşadığı imtihan bir başkasına göre sıradan, basit bir olaydır ama kendi yapısına göre değerlendirme yapınca da ağırdır.
Hanefi mezhebindenim. Üstadımıza ittibaen ve bu zamanda seferilik şartlarının oluşup oluşmadığı konusundaki tereddütten dolayı namazı kısaltmıyordum. Ancak yurt içi bir kaçgünlük seyahatlerde muhafazakar arkadaşlarla ciddi sıkıntı oluyordu. Neden namazı kasretmiyorsun diyorlardı. Ben de Hanefi mezhebinde seferilik şartları oluşursa kısaltmak vaciptir. Ancak bu zamanda ulaşım şartları değiştiğinden...
Genç yaşta namaz kılmayan ve ölen bir genç ve geç yaşta namaza başlayan bir yaşlı. Şimdi o genç yaşasaydı bir gün farkına varırdı namaza başlardı belki. Çünkü bir çok insan ilerleyen yaşlarda namaza başlıyor. Allah o gencin namaza başlamayacağını bildiği içinmi veya o yaşlının namaza başlayacağını bildiği içinmi ömrünü o kadar veriyor diyebilirmiyiz? Yoksa bu soruyu sormamam mı gerekiyor?
"Belki nasılki o zât; hidayetiyle saadet-i ebediyenin sebeb-i husulü ve vesile-i vusulüdür. Öyle de; duasıyla, niyazıyla o saadetin sebeb-i vücudu ve vesile-i icadıdır. " "Evet nasılki onun risaleti şu dâr-ı imtihanın açılmasına sebebiyet verdi. Öyle de, onun ubudiyeti dahi öteki dârın açılmasına sebebdir." (19. Söz) Yukardaki cümleleri açıklar mısınız?
“... Bu üç farkın sırrı ise Risalete'n Nur'un mertebesi üçüncüde olmasıdır. Yani vahiy değil ve olamaz. Hem umumiyetle dahi ilham değil, belki ekseriyetle Kur'an'ın feyziyle ve medediyle kalbe gelen sunuhat ve istihracat-ı Kuraniye'dir.”
O halde Risale-i Nur'un ekseriyeti sunuhat ve istihracat-ı Kuraniye olmakla birlikte az bir kısmı da ilhamdır diyebilir miyiz? Sunuhat, istihracat-ı Kuraniye il...
Üstad Hazretlerinin Kastamonu lahikası s. 93 te bahsi geçen mektupta "Hem madem ben sizlere kanâat ettim ve ediyorum, başkalara bakmıyorum, meşgul olmuyorum. Siz dahi Risâle-i Nûr’a kanâat etmeniz lâzımdır, belki bu zamanda elzemdir." Şeklinde ifadesini nasıl anlamalıyız? Risale-i Nur'dan başka eser okumamalı mıyız?
"Risalei Nur yalnız insanların hafıza ve kalperinde nakş olmuyor, belki hadsiz zi şuur mahlukatın ve ruhanilerin bir mütalaagahları olmakla beraber..." (Tılsımlar) geçen bu cümleyi açar mısınız?
24. sözün 5. dalının ikinci kinci Meyvesinde geçen "Ey nefis! Ubudiyet, mukaddeme-i mükâfat-ı lâhika değil, belki netice-i nimet-i sâbıkadır. " ifadesini genel olarak anlamaktayız. Fakat cümlenin tam olarak çevirisini yapamıyoruz. Bu cümlenin izahını yapabilir misiniz?
"Ben kendim, belki yüz def‘adan fazla tecrübe etmişim ki; bir mü’min kardeşe adâvetim vaktinde, o adâvetten öyle bir azab çekiyordum ki, şübhe bırakmıyordu, bu seyyieme muaccel bir cezâdır, çektiriliyor." (28.lema sayfa 308)
1) Üstadımızın adavet etmesini nasıl anlamalıyız? Adavet ettiğini söylemeside de bir fazilettir ama dini emirlere en yüksek hassasiyeti gösteren ve herşeyini feda eden biri...