“... Bu üç farkın sırrı ise Risalete'n Nur'un mertebesi üçüncüde olmasıdır. Yani vahiy değil ve olamaz. Hem umumiyetle dahi ilham değil, belki ekseriyetle Kur'an'ın feyziyle ve medediyle kalbe gelen sunuhat ve istihracat-ı Kuraniye'dir.”
O halde Risale-i Nur'un ekseriyeti sunuhat ve istihracat-ı Kuraniye olmakla birlikte az bir kısmı da ilhamdır diyebilir miyiz? Sunuhat, istihracat-ı Kuraniye ile ilham arasındaki fark nedir? Risale-i Nur'un belli yerleri ilhamsa bu yerler hangi bölümler olabilir?
“... Bu üç farkın sırrı ise Risalete'n Nur'un mertebesi üçüncüde olmasıdır. Yani vahiy değil ve olamaz. Hem umumiyetle dahi ilham değil, belki ekseriyetle Kur'an'ın feyziyle ve medediyle kalbe gelen sunuhat ve istihracat-ı Kuraniye'dir.” (-Risale-i Nur'dan alıntı)
O halde Risale-i Nur'un ekseriyeti sunuhat ve istihracat-ı Kuraniye olmakla birlikte az bir kısmı da ilhamdır diyebilir miyiz?
Evet söyleyebiliriz.
Risale-i Nur'un belli yerleri ilhamsa bu yerler hangi bölümler olabilir?
Risale-i Nur'un imana dair hakikatlerinin bir kısmı Bediüzzaman hazretlerine ilhamen yazdırılmıştır. Kendisinin yazısı güzel olmadığı için ilham geldiği zaman yanında bulunan talebelerine söyleyerek yazdırmıştır. Mesela Cennet risalesi, Barla cennet bahçesinde 1- 2 saatte yazılmış, Mucizat-ı Ahmediye risalesi, toplam 12 saatte yazılmıştır.
Üstadımız bu noktada şöyle bir izahlarda bulunmuştur:
"…Hususan o sıkıntıya hastalık da ilâve olsa, daha ziyâde beni dersten ve te’lîften men‘ etmekle beraber; en mühim Sözler ve risâleler, en sıkıntılı ve hastalıklı zamanlarımda, en sür‘atli bir tarzda yazılması, doğrudan doğruya bir inâyet-iİlâhiye ve bir ikrâm-ı Rabbânî ve bir kerâmet-i Kur’âniye olmaz da nedir?" (28. Mektub)
“Risale-i Nur vahiy değil, ilham ve istihracdır (Kur’an’dan çıkarılan manalardır).” (1. Şua)
"Risalet-ün Nur sair te'lifat gibi ulûm ve fünundan (ilim ve fenlerden) ve başka kitablardan alınmamış. Kur'andan başka me'hazı (kaynağı) yok, Kur'andan başka üstadı yok, Kur'andan başka mercii yoktur. Te'lif olduğu vakit hiçbir kitab müellifinin yanında bulunmuyordu. Doğrudan doğruya Kur'anın feyzinden mülhemdir (ilham olunmuştur)..." (1. Şua)
"Risale-i Nur zahiren benim eserim olmak haysiyetiyle sena etmiyorum. Belki yalnız Kur'anın bir tefsiri ve Kur'andan mülhem bir tercüman-ı hakikîsi ve imanın hüccetleri (delilleri) ve dellâlı olmak haysiyetiyle meziyetlerini beyan ediyorum. Hattâ bir kısım risaleleri ihtiyarım (iradem) haricinde yazdığım gibi, Risale-i Nur'un ehemmiyetini zikretmekte ihtiyarsız hükmündeyim. (8. Şua)
"Beni aldatmayan ve hakikatların derkinde (anlaşılmasında) bir rehberim olan bir hatıra-i hakikatla (hakikatin kalbe hutur edip doğması ile) anladım..." (19. Lema)
Risale-i Nur'dan yaptığımız bu iktibaslara baktığımızda, Bediüzzaman Hazretleri'nin Risale-i Nur'u ilhamla yazdığını, Risalelerdeki ilimlerin Kur'an hakikatlerine dayandığı ve kendi şahsi fikirleri olmadığını çok açık bir şekilde dile getirdiğini görüyoruz.
Sunuhat, istihracat-ı Kuraniye ile ilham arasındaki fark nedir?
İlham: Yüce Allah tarafından bir mananın bir anda kalpte doğmasıdır. Burada özne kalptir. Tefekkür şart değildir. Evliyanın ilham eseri olarak yazdıkları kitaplar bu kabildendir. Abdulkadir Geylani hazretlerinin Fütuh'ul-gayb ve Mevlana hazretlerinin Mesnevisi gibi. İlhamda genellikle irade ve ihtiyar söz konusu değildir. Allah istediği kuluna, istediği varlığa ilham gönderebilir. Tek fark varki ilham kişinin istidat ve kabiliyetine göre şekillenebilir.
Sünuhat: Düşüncede kalpte akılda bir mananın bir anda doğması veya gelmesidir. Kelime olarak, ortaya çıkma şekli itibariyle ilham ile aynıdır. İkisi de bir anda doğmak anlamına gelmektedir. Yalnız sünuhat, kalbe mananın doğmasını ifade ettiği gibi, düşünceye de doğmasını ifade eder. Sünuhattaki bir farkta alt yapısında bir tefekkürün olmasıdır. Uzun zaman araştırmalarına çalışan bilim adamlarının aklıma geldi, buldum demeleri gibi.
Hz. Üstada göre sünuhât, mana olarak ilhamdan farklıdır. Çünkü sünuhâtın, kalbe, hatıra, fikre gelen, fikre ihtar edilen bir mana taşıdığını ifade etmektedir. İlham ise yalnız kalbe ait bir manadır. Hz. Üstad, hayvanların, meleklerin ve insanların bir nev ilham ve sünuhâta mazhar olduklarını kabul etmektedir.
İstihraç: Sonuç çıkarma, anlam çıkarma manasına gelmektedir. İstihrac-ı Kur’aniye ise, Kur’an- Kerim ayetlerinden delilli bir şekilde mana çıkarmak anlamına gelmektedir.
Sünuhat ile istihraç belli bir çalışma ve tefekkür neticesinde akla ve kalbe doğan manaları ifade eder.