"Risalei Nur yalnız insanların hafıza ve kalperinde nakş olmuyor, belki hadsiz zi şuur mahlukatın ve ruhanilerin bir mütalaagahları olmakla beraber..." (Tılsımlar) geçen bu cümleyi açar mısınız?
Soruda bahse konu olan yer şöyledir ...îmân ettim ki, Bâkî-i Zülkemâl’in bekāsı ve varlığıyla Resâilü’n-Nûr, yalnız insanların hâfızalarında ve kalblerinde nakşolmuyor, belki hadsiz zîşuûr mahlûkātın ve rûhânîlerin bir mütâlaagâhları olmakla beraber, rızâ-yı İlâhîye mazhar ise, Levh-i Mahfûz’da ve elvâh- mahfûzalarda irtisâm ederek sevab meyveleriyle tezeyyün eder.(Tılsımlar, 156,157)
Yine Risale-i Nurda ruhaniyattan olan melek ve cinlerin bir şeyi "mütalaa etme" hususiyetini belirten şöyle bir ifade de bulunmaktadır.
İkinci kısım gaye-i vücud ve netice-i hayat, zîşuura bakar. Yani herşey, Sâni'-i Zülcelal'in birer mektub-u hakaik-nüma, birer kaside-i letafetnüma, birer kelime-i hikmet-eda hükmündedir ki; "melaike ve cin ve hayvanın ve insanın enzarına arzeder, mütalaaya davet eder." Demek ona bakan her zîşuura, ibret-nüma bir mütalaagâhtır. (Zülfikar, 34)
Burada dikkat edilmesi gereken nokta şurasıdır ki mütalaa etmek sadece okumak ile sınırlı birşey değildir.
Mütalaa etmek bir yazıyı ve eseri hüsn-ü kabul ile takdir etmek, güzel bir anlayışla kavramak ve bir gurubun kendi arasında karşılıklı oradan bahisle konuşmaları manalarına da gelmektedir. Elbetteki Risale-i Nur; iman esaslarını, Peygamberimizin hakkaniyetini, İslamiyetin hikmet ve güzelliklerini ve bunun gibi daha birçok konuda mükemmel izahları olan bir eser olduğu için ruhaniyat ve melaikenin Risale-i Nur hakkında konuşmaları, kendi aralarında muhavere etmeleri ve hüsn-ü kabul ile takdir etmeleri gayet makul bir şeydir. Çünkü ruhaniyat ve melaike güzel manalardan ve izahlardan hoşlanırlar. Bu da Risale-i Nurda var.
Bu konumuza delil olacak olan şu Ayet-i Kerime ve Hadis-i Şerifte konunun daha iyi kavranması için faydalı olacaktır. Zira melaike ve cinler Kur'an-ı Kerimi dinlerler. Demek ondan bir hisse ve zevk alırlar.
(Ey Muhammed!) De ki: "Bana cinlerden bir topluluğun (Kur'an'ı) dinleyip şöyle dedikleri vahyedildi: "Şüphesiz biz doğruya ileten hayranlık verici bir Kur'an dinledik de ona inandık. Artık, Rabbimize hiç kimseyi asla ortak koşmayacağız.(Cin, 72/1,2)
Burada ruhaniyetten olan Cinlerin Kur’an-ı Kerim ile alakadar olup onu dinlediği ve hatta bu dinlemeden dolayı hayran oldukları geçen Ayet-i Kerimeden de anlaşılmaktadır.
Ayrıca bir Hadis-i Şerifte sahbeden olan Üseyd b. Hudayr'ın yanında Peygamber Efendimizin bulunduğu bir sırada Kuran-ı Kerim okurken meleklerin gelip onu dinlediği de rivayet edilmektedir.(Tecrid-i Sarih, Kitabu Fezaili'l Kur'an,1773)
Yukarıdaki Ayet-i Kerimden ve Hadis-i Şeriften açık bir şekilde anlaşılıyorki melek ve ruhaniyat Kur'an-ı Kerimi dinler ve ona hayran olurlar. Çünkü onlar ruhani olduğu için ruhani, manevi, ilahi ve lahuti olan şeylerden zevk alırlar. Ondan memnun olur istifade etmeye çalışırlar.
İşte tamamen ahiret ve maneviyat üzerine duran Risale-i Nur okunduğu zaman, ders yapıldığı zaman veya onlar tarafından herhangi bir şekilde öğrenildiği zaman o mübarek melaike ve ruhaniyat onları mütalaa eder ve ondan zevk alırlar.
Kesif olan çiçeği, ağacı ve tabiatı mütalaa eden melaikenin ve ruhaniyatın böyle bir şah eseri mütalaa etmesi de gayet makuldur.