Üstadımız hediye kabul etmezmiş. Peki biz Risale-i Nur talebeleri bu noktada nasıl hareket etmeliyiz? Bizim kabul etmemizde ihlasımıza bir zarar var mı? İhlas Risalesinde kalben muntazır kalmamak şartıyla sanki kabul edilebileceğini söylüyor. Buna rağmen kabul etmemiz tebliğ vazifemizin istikameti açısından nasıl olur?
Başımıza gelecek olayların önceden kaderde yazılı olduğuna; ve yaşadığımız her şeyin tekrar kaydedildiğine dair akla yaklaştırıcı bir örnek verilebilir mi?
Hizmette önde ücrette arkada olmak düsturu var. Sahabelerimiz ve ehl-i beyt mensupları ganimet paylaşımında ısrarcı oluyorlar. Bunu nasıl anlamalıyız?
Âyetü'l-Kübra risalesini okunurken, art niyetli olduğunu düşünmediğim bir arkadaşım “Bediüzzaman, Celcelutiye'de geçen Âyetü'l-Kübra ve Asa-yı Musa gibi isimleri, önceden okuyup da sonradan kitapların ismini koyup basmış olamaz mı?” mealinde bir soru sordu. Bu arkadaşımıza nasıl cevap verebiliriz? Bu konuyu izah eder misiniz?
Çalıştığım iş yerinde zaruri olarak zaman zaman bir kadınla odada tek başımıza kalabiliyoruz. Bu durum mecburiyetten kaynaklı, çünkü aynı ofiste görev yapıyoruz. Bu durumda ne yapmalıyım? Fıkhi açıdan bu durumun hükmü nedir?
Kaşım dağınık ve kalın olduğu için aldırıyorum. Şimdi kaşımıza şekil veren Allah olduğuna göre, kulları şekline müdahale edince yani şekil verince bu durumda şirke girilmiş olur mu?
Bir zaman, müslim olmayan bir zât, tarîkattan hilafet almak için bir çare bulmuş ve irşada başlamış. Terbiyesindeki müridleri terakkiye başlarken, birisi keşfen mürşidlerini gayet sukutta görmüş. O zât ise ferasetiyle bildi, o müridine dedi: "İşte beni anladın." O da dedi: "Madem senin irşadın ile bu makamı buldum, seni bundan sonra daha ziyade başımda tutacağım." diye Cenab-ı Hakk'a yalvarmış, o ...
Bediuzzaman'ın erkek ve kız kardeşlerin miras paylaşımlarına dair izahlarını açıklar mısınız?
Kur'an harflerini yazmanın maddi sırları var mıdır? Bazı rivayetlerde, Kur'an harfi ile yazılmış olan dua, ayet gibi kıymetli şeyleri yazmak, üzerinde taşımak veya okumaktan bahs ediliyor. Bunları nasıl anlamalıyız?
Lahikalarda Hikmetül İstiaze risalesinin birinci ve ikinci kısımlarından söz ediliyor. Ama Lemalarda böyle bir taksim görmedik. Bu risalenin ikinci kısmı ayrı bir risale mi acaba?
(Sabri'nin fıkrasıdır) Üstad-ı Ekremim! Hikmetü'l-İstiâze'nin İkinci Kısmı öyle kıymetdâr bir hazine-i cevâhir ve maraz-ı vesvesenin iksîr bir ilâcıdır ki, âlem-i fânîden âlem-i bekàya göçünceye kadar, nefis ve şeytanın...