Arama sonuçları: 835 sonuç bulundu.

"Hem, anlarsın ki, şu fânî masnuât fenâ için değil. Bir parça görünüp, mahvolmak için yaratılmamışlar. Belki, vücudda kısa bir zaman toplanıp, matlûb bir vaziyet alıp; tâ sûretleri alınsın, timsâlleri tutulsun, mânâları bilinsin, neticeleri zaptedilsin. Meselâ, ehl-i ebed için dâimî manzaralar nesc edilsin, hem âlem-i bekâda başka gâyelere medâr olsun." izah eder misiniz?
Erkeklerin farz namazları camide kılmaları şartı var mıdır? Evde kılınan namaz kabul olmaz mı? Mezheplerin bu konudaki görüşleri nelerdir? 
Fasık kime denir ve fasığın gıybeti caizmidir?
"...o vakte kadar ulûm-u felsefeyi ulûm-u İslâmiye ile beraber havsalama doldurup, o ulûm-u felsefeyi, pek yanlış olarak, maden-i tekemmül ve medar-ı tenevvür zannetmiştim. Halbuki, o felsefî meseleler ruhumu çok fazla kirletmiş ve terakkiyât-ı mâneviyemde engel olmuştu. Birden, Cenâb-ı Hakkın rahmet ve keremiyle, Kur’ân-ı Hakîmdeki hikmet-i kudsiye imdada yetişti. Çok risalelerde beyan edildiği g...
Bu hadis hangi kaynakda geçiyor? Sahih midir? Sahih ise izah eder misiniz? Ebu Sa’id el-Hudri (r.a), Hz. Peygamber (s.a.s)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: ‎"Kıyamet günü, şu üç (kısım) kimse Allah’a karşı hüccet getirir: ‎1) Fetret devrinde (peygamber gönderilmemiş olduğu bir dönemde) yaşamış ve ölüp gitmiş olanlar. Bu kimse, "bana hiçbir peygamber gelmedi. Yoksa kulların içinde sana en it...
Firdevs cennetini çok merak ediyorum, sıkça aklıma geliyor, düşünüyorum. Firdevs cennetine talip/aday olmak isteyen bir mümin bu dünyada nasıl yaşaması, hangi amelleri uygulaması ve nelerden sakınması gerekir, bu konu için nasıl bir yol izlemeliyim? Namazdan sonra (Dua'da) Allah'tan Firdevs cennetini nasıl istemeliyiz? Firdevs cennetini istemek için özel bir dua var mıdır? 
Tesbihatte ve sair dualarda neden hep cennet'ül firdevs için dua ediyoruz. Diğer yüksek makamlar için dua etmiyoruz?
“Ümmetim yetmiş iki fırkaya ayrılır, onlardan sadece biri kurtuluş ehlidir."  Bu hadis-i şerif den anlamamız gereken fırkalar hangileridir? 
"Fıtrat yalan söylemez. Bir çekirdekteki meyelân-ı nümüv der: “Ben sünbülleneceğim, meyve vereceğim.” Doğru söyler. Yumurtada bir meyelân-ı hayat var. Der: “Piliç olacağım.” Biiznillâh olur. Doğru söyler. Bir avuç su meyelân-ı incimâd ile der: “Fazla yer tutacağım.” Metîn demir, onu yalan çıkaramaz. Sözünün doğruluğu demiri parçalar. Şu meyelânlar, irâdeden gelen evâmir-i tekvîniyenin tecellîlerid...
Gâibâne ve hâzırâne ubudiyetin (kulluğun) farkı nedir? Bu iki ubudiyeti misallerle izah eder misiniz?