Kur'ân tek olduğu halde neden piyasadaki mealler birbirinden farklı?
"Derece-i i‘câzda belâgat-i Kur’âniyedir. O belâgat ise, nazmın cezâletinden ve hüsn-ü metânetinden; ve üslûblarının bedâatinden, garib ve müstahsenliğinden; ve beyânının berâetinden, fâik ve safvetinden; ve maânîsinin kuvvet ve hakkāniyetinden; ve lafzının fesâhatinden, selâsetinden tevellüd eden bir belâgat-i hârikulâdedir ki, benî-Âdemin en dâhî edîblerini, en hârika hatîblerini, en mütebahhi...
Evet bir kelâm, “Kimden gelmiş? Ve kime gelmiş? Ve ne için denilmiş?” olması cihetiyle, kıymeti ve ulviyeti ve belâgati tezâhür etmesi noktasından, Kur’ân’ın misli olamaz. Ve ona yetişilemez. Çünki Kur’ân, bütün âlemlerin Rabbi ve Hâlik’ının hitâbı ve konuşması; ve hiçbir cihette taklîdi ve tasannuu ihsâs edecek bir emâre bulunmayan bir mükâlemesi; ve bütün insanların nâmına, belki bütün mahlûkātı...
Neshin varlığına aklen cevaz olduğunu ve bunun Allah'ın bir şeyi bilmemesinden kaynaklanmadığını ve farklı hikmetleri olduğunu en basit haliyle birine nasıl anlatabiliriz?
Kurandaki tevafuk, ilk olarak Kayışzade hafız osman efendinin ve akabinde Hüsrev Efendinin Kuran'ı yazmasıyla inkişaf etmiştir. Peki bu tevafukun bunca zaman sonra görünür hale gelmesinin hikmeti nedir? neden Kuranın nazil olduğu zamanlarda veya o zamana daha yakın bir vakitte bu tevafuklar aşikar olmadı ve gizli kaldı?
Kur’an pek çok ayetinde, indiği asırdan bu zamana kadar, onun Allah kelâmı olduğuna inanmayan insanları benzeri bir kitap getirmeye, hatta bir satırlık kısa bir suresinin benzerini getirmeye davet ettiği halde kâfirlerin buna hemen hiç teşebbüs etmemelerinin sebebi nedir?
Kurbanımı yurt dışına vekaleten kestiriyorum. Fakat 1. derece akrabalarım benim kurbanı yurtdışına gönderdiğimi bildiği halde bana kendilerinin kesmiş olduğu kurban etlerinden veriyorlar. Bu etleri almamda sakınca var mıdır?
"Fakat bizim tabaka-i avâmın intibahıyla ve galebesiyle tezahür eden tam sosyalizm ve bolşevizm düsturları bizim daha ziyade işimize yaradığı için o sosyalizm düsturlarını kabul ettiğimiz halde, senin vaziyetin bize ağır geliyor, prensiplerimize muhalif düşüyor" cümlesini açıklar mısınız?
9. Lema'nın başında Bediüzzaman Hazretlerinin "Aziz Sıddık Muhlis Halis kardeşim!" diye bahsettiği ve devamında sen benim yerime Abdülmecid ile muhabere et dediği kişi kimdir?
İbadetlerimi yaptığım halde zihnen düşünsemde tefekkür etsem de kalben hissedemiyorum. Şeytan da vesvese veriyor dini konularda. Maneviyatımı hissedemiyorum. Bu yüzden "sen iyi müslüman değilsin, maneviyatını da kaybettin, imansız öleceksin" diye vesveseler veriyor ne yapmam gerekli?