Risâle-i Nûr'da ""Her şey kaderle takdir edilmiştir. Kısmetine râzı ol ki, rahat edesin." şeklinde bir cümle geçmektedir. Kaderin ilim nev'inden olduğunu biliyoruz. Ancak burada takdir etmekten bahsediliyor. Takdir etmek ise, irade ve kudret ile olur. Halbuki, kader sadece bilmekti. İkisini nasıl tevfik edeceğiz. İkinci sorum ise: Bu hükmü hayatımıza nasıl tatbik edebiliriz. Çünkü geçmişte elde ed...
Bir hanım eşinin de rızası olduğu halde tek başına otobüs, uçak vs yolculuk yapabilir mi?
Yüz tüylerini almak günah mı? Bir ilmihalde Peygamber Efendimizin "yüz tüylerini alan ve aldırana lânet olsun" diye bir şey okudum. Bu hadisin doğruluğu ve izahı nedir?
Âdet ve lohusalık hallerinde camiye ziyaret maksadıyla girmek uygun mudur? Fetvası var mıdır?
Kadınlar özür halinde Kur’ân-ı Kerim okuyabilirler mi?
Risâle-i Nur’ları yazabilirler mi?
Ben bu lafı duyduktan sonra çoğu kişinin dini inancını araştırmaya başladım. Çünkü eğer bu kişi Müslüman değilse ve ben buna Müslüman gözüyle bakmış olursam veya kâfir dememişsem kafire kafir dememiş olurum ve kendim kafir olurum mantığına düştüm. Bu durum aşılamaz hale geldi, küfre düşerim diye korkuyorum ve bir yandan da bir kimse bir Müslümana kâfir derse kendisi kâfir olur hadisi aklıma geliyo...
"Hâşiye: Kur’ân-ı Hakîm, kâfirlerin küfriyâtlarını ve galîz ta‘bîrâtlarını ibtâl etmek için zikrettiğine istinâden, ehl-i dalâletin fikr-i küfrîlerinin bütün bütün muhâliyetini ve bütün bütün çürüklüğünü göstermek için, şu ta‘bîrâtı farz-ı muhâl sûretinde titreyerek kullanmaya mecbûr oldum." (Sözler)
Yukarıda geçen; Kuranda kafirlerin küfürleri nasıl geçiyor. konuyla ilgili olarak izah eder misi...
Mesnevi-i Nıuriye'de Reşhalarda geçen "Kâinatta görünen hüsn-ü san'at dahi risalet-i Ahmediyeye (a.s.m.) delâlet ve şehadet eden kat'î bir delildir." cümlesini devamı ile açıklar mısınız? Tam olarak Peygamberimizin nübüvvetine olan delaletini bağdaştıramadım.
Tabiat Risalesi’nin üçüncü muhalinde geçen, ''Sultan-ı Ezeli’nin
hikmetinden gelen nizamat-ı kainatın MANEVİ KANUNLARINI birer MADDİ
MADDE tasavvur ederek ve saltanat-rububiyetin KAVANİN-İ İTİBARİYESİNİ
ve o Mabud Ezeli’nin şeriat-ı fıtriyye-i kübrasının MANEVİ ve yalnız
VÜCUD-U İLMİSİ bulunan ahkamlarını ve düsturlarını birer MEVCUD-U
HARİCİ ve maddi bir madde tahayyül ederek o İLM ve KELAMD...
"Sonra o yolcu dağlarda ve sahrâlarda fikriyle gezerken, eşcâr ve nebâtât âleminin kapısı fikrine açıldı. Onu içeriye çağırdılar: “Gel, dâiremizde de gez. Yazılarımızı da oku” dediler. O da girdi, gördü ki: Gayet muhteşem ve müzeyyen bir meclis-i tehlîl ve tevhîd ve bir halka-i zikir ve şükür teşkîl etmişler. Bütün eşcâr ve nebâtâtın envâ‘ları, bil’icmâ‘ beraber لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ diyorlar...