Kainatta olan biten çok küçük ve gözümüze gereksiz gibi gelen şeyleri de illa bir hikmete bağlı olarak mı düşünmeliyiz? Yoksa Cenab-ı Hakkın koyduğu âdetlerin neticeleri olarak mı görmeliyiz? Mesela bir yaprağın ağaçtan düşerken savrulup bir yere düşmesi gibi...
Mesnevi-i Nıuriye'de Reşhalarda geçen "Kâinatta görünen hüsn-ü san'at dahi risalet-i Ahmediyeye (a.s.m.) delâlet ve şehadet eden kat'î bir delildir." cümlesini devamı ile açıklar mısınız? Tam olarak Peygamberimizin nübüvvetine olan delaletini bağdaştıramadım.
İhlas Risalesinde geçen, Kalp ruhun aybını görmez ne demektir?
"21. Sözün ikinci makamında geçen kalbin beş yarasına beş merhemdir." cümlesindeki kalbin beş yarası ne demektir?
11. Lema'da, "evet kalbin mercimek kadar bir sandukcası olan kuvve-i hafızada..." cümlesinden ne anlamalıyız?
2. Şua'da geçen, "...onları öyle bir zat verebilir ki, kalbin en ince ve görünmez perdelerini görür, lâkayt kalmaz." cümlesindeki kalbin perdeleri ne demektir?
"Kalp boşluk kabul etmez" Sözünden ne anlamalıyız?
Akıl, kalp gibi latifeler ruhun parçası mıdır? Yoksa ruha takılan özellikler midir?
17. Lema 13. Nota 3. Meselede "Esma-i ilahiyenin her birisinin bir güneş gibi kalbden arşa kadar cilveleri var. Kalb de bir arşdır." Cümlesini izah eder misiniz?
"Manalar kalpten çıktıkları vakit, suretlerden çıplak olarak hayale girerler, oradan suretleri giyerler. Hayal ise, her vakit bir sebep tahtında bir nevi suretleri nesceder..." izah eder misiniz?