Ene bahsinde geçen "Felsefenin teşebbüh-ü bilvâcib insaniyetin gayet-i kemâlidir," cümlesini açıklar mısınız?
Lemalarda, "Çünki onlar, hayatlarını kemâl-i lezzetle evlâdlarının hayatı için fedâ ediyorlar, sarf ediyorlar. Öyle ise; insaniyeti sukūt etmemiş ve canavara inkılâb etmemiş herbir veledin farz olan bir vazîfesi de, o muhterem, sâdık, fedâkâr dostlara, hâlisâne hürmet ve samîmâne hizmet ve rızâlarını tahsîl ve kalblerini hoşnud etmektir." deniliyor. Bunu başarmanın formülü var mı, tavsiyeniz nedir...
4. Şua'daki, "Bendeki aşk-ı beka bendeki bekaya değil. Belki sebebsiz ve bizzat mahbub olan kemal-i mutlak sahibi zat-ı zülkemalin ve zülcelalin bir isminin bir cilvesinin mahiyetimde bir gölgesi bulunduğundan, fıtratımda o kamil-i mutlakın varlığına ve kemaline ve bekasına müteveccih olan muhabbet-i fıtrıye gaflet yüzünden yolunu şaşırmış " cümlesini biraz açar mısınız? Hususen "bir isminin bir c...
Gençlik Rehberi'nde geçen, "Hem senin medar-ı fahrin olan uhuvvet ve hürmet ve hamiyet gibi güzel hasletlerin; incecik bir zamana, büyük bir sahradan bir parmak kadar yere inhisar ve hadsiz zamanda yalnız hazır saate mahsus olduğundan, sun'î ve muvakkat ve sahtekâr ve asılsız ve gâyet cüz'î olup, senin insaniyetin ve kemalâtın o nisbette küçülür, hiçe iner." cümlesini izah edermisiniz?
Aşağıdaki cümleyi açıklarmısınız. "hesabsız eserleriyle gizli kemâlâtını bildirmek isteyen; ve bu arzuyu, kavilden ve tekellümden daha zâhir bir tarzda fiilen isteyen ve hâl diliyle bildiren bir zât, perde-i gayb tarafında bulunduğu bilbedâhe anlaşılıyor." (Asa-yı Musa)
Onuncu Söz Haşir Risalesi'nde "Gizli, kusursuz kemâl ise, takdir edici, istihsan edici, “Maşaallah” deyip müşahede edicilerin başlarında teşhir ister." cümlesindeki başlarında teşhir ister ibaresiyle anlatılmak istenen nedir?
13. Lem’a’nın 4. İşaretinde geçen, “hayır ve mehasin ve kemalât, vücuda istinad eder ve ona raci' olur. Sureten menfî ve ademî de olsa, esası sübûtîdir ve vücûdîdir.” cümlesini izah eder misiniz?
Evet, ekseriyet-i mutlaka ile, hayır ve mehâsin ve kemâlât, vücuda istinad eder ve ona râci olur. Sureten menfi ve ademî de olsa, esası sübutîdir ve vücudîdir. Dalâlet ve şer ve musibetler ve mâsiyetler ve belâlar gibi bütün çirkinliklerin esası, mayası ademdir, nefiydir. Onlardaki fenalık ve çirkinlik, ademden geliyor. Çendan suret-i zâhirîde müsbet ve vücudî de görünseler, esası ademdir, nefiydi...
Üçüncü nokta şudur: O Zât-ı Zülcelâl’in iki vasf-ı kemâlden iki şer‘i tecellî. Vasf-ı irâdeden gelen meşîetle takdîrdir, o da şer‘-i tekvînî. Vasf-ı kelâmdan gelen şerîat-ı meşhûre. Teşrîî evâmire karşı itâat, isyannasıl olur, öyle de tekvînî evâmire itâat ve isyan olur. Birincisi gāliben dâr-ı uhrâda görür mücâzâtı, sevabı. İkincisi ağleben dâr-ı dünyâda çeker mükâfât ve ikābı. Meselâ nasıl, sabr...
Hem kainattaki alemlerin mizanı.. hem bu alem-i kebirin listesi.. hem şu kainatın haritası.. hem şu kitabı ekberin fezlekesi.. 11. Sözün ahirinde geçen insanın mahiyetine dair bu maddeler arasındaki farkı.. ve Fezleke , liste , harita , fihrist ..bunları insanın hayatından örneklerle.. ve son maddedeki kainata ve evkata takılan kemalâtın ahseni takvimi.. ibaresini açıklar mısınız?