Aşağıdaki cümleyi açıklarmısınız. "hesabsız eserleriyle gizli kemâlâtını bildirmek isteyen; ve bu arzuyu, kavilden ve tekellümden daha zâhir bir tarzda fiilen isteyen ve hâl diliyle bildiren bir zât, perde-i gayb tarafında bulunduğu bilbedâhe anlaşılıyor." (Asa-yı Musa)
Bir hadisi kudside Cenab’ı Hakk “Ben gizli bir hazineydim mahlukatı yarattım ki beni tanısınlar.(Mirkat-ül Mefatih, cilt; 10, sayfa; 363)” buyurmaktadır.
Bir zatın tanınmasına vesile olacak değişik durumlar vardır. Bunlardan biri lisan-ı hal(hal dili), diğeri ise lisan-ı kal(konuşma dili)dir.
Şu kainatta fiillerinden ve icraatından tanıdığımız Zat gayb perdesi arkasından bize gönderdiği başta Kur’an-ı Kerim olmak üzere diğer peygamberlere gönderdiği kitap, suhuf ve vahiylerle de yani söylemek diliyle de kendini bizlere bildiriyor ve tanıttırıyor.(Lisan-ı kal)
Bunlardan lisan-ı hal(sözle değil hal, tavır ve görünüşle olan ifade) çoğu kez, söylemekten daha tesirli ve açık bir tanıtma vesilesidir.
Cenab’ı Hakk’da şu gördüğümüz alemde yarattığı çok süslü, sanatlı had ve hesaba gelmez mahlukatıyla kendini bizlere bildirmek ve tanıttırmak istiyor. Bizlere ihsan ettiği bu kadar tatlı ve güzel nimetleriyle kendini bizlere sevdirmek istiyor. Kâinatta müşahede ettiğimiz harika eserleriyle kemalatını bildirmek istiyor. Bunları da söylemekten ziyade fiilleriyle gösteriyor.(Lisan-ı Hal) Elbette bu durum bize perdenin arkasında bu işleri ve fiilleri yapan bir zatı aşikâre gösterir, ilan eder ve ispatlar.
Kainatı bir kitab gibi okumayı başaran kişi o satırlarda o kitabın sahibini, maharetlerini, özelliklerini anlar. Şu kainatı okuyabilen için, fiilen ve halen bize Kerim, Kadir, Mürid ve bir çok esması olan yüce Allahı gösterir.
Ayrıca bakınız:
/soru-cevap/kainat-nicin-yaratildi