Bir Risale sohbetinde, "Şeytan yaratılmasaydı insanların makamı sabit olacaktı ve Hz. Ebubekir (r.a.) gibi en yüksek makam sahibi zatlar ile Ebu Cehil gibi en kötü kişiler bir seviyede kalacaktı, makamları yükselmeyecekti" diye anlatıldı. Olaya Hz. Ebubekir gibiler açısından baktığımızda iyi bir şey olarak görüyoruz. Fakat tam tersinden bakarsak bu sefer de ebedi cehennem söz konusu oluyor. Bu dur...
Bediüzzaman hazretleri, şeytanın insanlara musallat olmasıyla insanların imtihan dünyasına atıldığını ve Cenab-ı Hakka en geniş bir ayna olduğunu ifade ediyor. Peki şeytan asi olmasaydı ne olurdu. Bu kadar hikmetler yaratılmaz ve Cenab-ı Hak tam manasıyla keşfolunmaz mı idi. Dolayısıyla bu kadar hikmetlerin var olması şeytanın isyan etmesine mi bağlı?
Allah Cennete veya Cehenneme Gideceğimizi Biliyorsa Bizi Niçin İmtihan Ediyor? Allah Bizim Nereye Gideceğimizi Bildiği ve Yazdığı İçin mi Bizler Oraya gidiyoruz?
Cinler de insanlar gibi imtihan olduklarına göre onlardan da peygamber gelmiş midir?
İnsanoğlu yaratılmadan önce
cinler de imtihana tutuluyor muydu? Cennet ve Cehennem var mıydı? Ruhlahlardan biraz bahseder misiniz?
Deccal'in gözündeki manyetizma, zahiren imtihan sırrına ters gözüküyor. Açıklar mısınız?
İnsanlığın yaratılmasından evvel dünyada imtihana tabi tutulan veya tutulmayan başka mahkukat var mıydı? Dünyanın yaşı ve insanlığın yaşı arasındaki fark ne kadardır?
Yüce insanların ruhları ile sıradan insanların ruhları başlangıçta eşit miydi? Eğer ruhlar yaratılıştan farklı ise bu imtihan sırrına tezat değil mi?
İsti'dad ve kabiliyet arasındaki farklar nelerdir? Her insanda muhakkak istidad varsa neden bazı insanlar kabiliyetsiz oluyor? Bu onların imtihanı mı yoksa böyle olmak onların suçu mu? Bir de her insanın kabiliyetleri bir mi? Mesela ezber istidadını ele alırsak herkesin ezber kabiliyeti bir mi? Bir ise neden bazıları kolay yapıp bazıları zorlanıyor?
"İmtihân ve tecrübe zamanları bittikten sonra, fenâ insanlar وَامْتَازُوا الْيَوْمَ اَيُّهَا الْمُجْرِمُونَ hitâbıyla, yani “Ey mücrimler, bir tarafa çekiliniz!” diye olan tüyler ürpertici, sâikavârî, şiddetli emr-i İlâhî’ye ma‘rûz kalacakları gibi; iyi insanlar da فَادْخُلُوهَا خَالِد۪ينَ hitâbıyla, “Dâimî kalmak üzere cennete giriniz!” diye olan Cenâb-ı Hakk’ın mün‘imâne, şefîkāne, lütufkârâne e...