Vahdaniyet, vahidiyet, ehadiyet nedir ve bu kavramlara kainattan verebileceğimiz farklı örnekler nelerdir?
Tevbe Suresi 111. âyette : "Şüphesiz Allah, mü’minlerden nefislerini (canlarını) ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır." buyuruluyor. Âyette geçen nefsini Cenab-ı Hakk'a satmak ifadesini nasıl anlayacağız ve satmaktaki kasıt nedir?
Birisi bana, tüm Müslümanlar oruç tutmak zorumdaymış. Biz neden tutmuyoruz diye bir soru sordu. Benim de ağzımdan Müslümanlar oruç tutmak zorunda değil diye bir söz çıktı. Ben şimdi istemeden şirk mi koşmuş oldum?
Öncelikle Risale-i Nur okumakla beraber diğer kitaplardan da istifade ederek kendimi yetiştirmek istiyorum. Tefsir, siyer, hadis, akaid, kelam, islam tarihi, ilmihal, vb alanlarda kitap önerebilir misiniz? Çünkü yazarların hangilerinin tam olarak hakikati konuştuğunu bazen bilemiyoruz?
"Erkekler, kadınlar üzerine hâkimdir (onların reisidir)ler. (Bu,) Allah’ın(insanlardan) bazılarını (erkekleri), bazısından (kadınlardan) üstün kılması ve (erkeklerin kendi) mallarından sarf etmeleri sebebiyledir. Sâliha kadınlar ise, itâatkâr olanlardır. Allah’ın(kendilerini) korumasına mukabil, gaybı (kocasının yokluğunda, koruması gerekenleri)muhâfaza eden kadınlardır. İtâatsizliklerinden korktu...
Allah'ın kudretinin daima tecelli ettiğini nasıl anlarız?
Teşekkürler.
"Küfür insanın içine girse nukuş-u Esma-yı İlahiye okunmaz. ve manevi âli nakışların çoğu gizlenir." cümlesini açıklar mısınız?
Kur'an harfleriyle yazmanın esrar-ı şeriate ve sünnet-i seniyye'ye hizmet ettiğini ve "Fesad-ı ümmet zamanında kim benim sünnetime temessük ederse 100 şehid sevabını kazanabilir." hadisini de nazara aldığımızda yazı hizmetinin sünnet olması ne bakımdan gerçekleşmiş oluyor?
Kuran'ın Türkçe yazılışını yani meali okumak hatim yerine geçer mi?
Sözler eserinde s. 88'de geçen "Belki i‘dâmdan ve hapisten gayet zâhir olarak Kur’ân affettiğinden, o da sarf-ı nazar edip ve mevcûdâtı kendileri hesabına hizmetten azlederek Fâtır-ı Zülcelâl hesabına istihdâm edip..." ifadesindeki "Kur'ân'ın affettiği" tabirini nasıl anlamalıyız?