Zamanla gelişen imkânlar ve içinde bulunulan durum, insanların önceki dönemlere göre yaşayış şeklini ve hayat algısını değiştirmiştir. Şu an içinde bulunduğumuz zamanı, yüzyıl önceki imkânlar, zihin ve düşünce yapısıyla kıyaslarsak ne kadar büyük farklılıklar olduğunu daha iyi anlayabiliriz. İçinde bulunulan zamanın şartları değiştikçe, birçok şey gibi elbette hizmet metotları da değişir.
Bu zamanda Risale-i Nur'un hizmet metodu şöyledir: İman ve Kur'an hakikatlerini zamanın ruhuna, şartlarına ve insanların ihtiyaçlarına en uygun şekilde sunmasıdır. Bunu yaparken, ikna ve ispat metodunu kullanmasıdır. Bediüzzaman Hazretleri bu noktadaki düşüncelerini şöyle söylemektedir:
O divanlar derler ki: "Veli ol, gör, makamata çık, bak; nurları, feyzleri al." Risale-i Nur ise der:"Her kim olursan ol, bak, gör; yalnız gözünü aç, hakikatı müşahede et, saadet-i ebediyenin anahtarı olan îmanını kurtar."
Hem Risalet-ün-Nur, en evvel tercümanının nefsini ikna etmeye çalışır, sonra başkalara bakar. Elbette nefs-i emmaresini tam ikna eden ve vesvesesini tamamen izale eden bir ders, gayet kuvvetli ve hâlisdir ki, bu zamanda cemaat şekline girmiş dehşetli bir şahs-ımânevî-yi dalâlet karşısında tek başiyle galibane mukabele eder.
Hem Risalet-ün-Nur, sair ulemanın eserleri gibi yalnız aklın ayağı ve nazariyle ders vermiyor ve evliya misillü yalnız kalbin keşif ve zevkiyle hareket etmiyor; belki aklın ve kalbin ittihad ve imtizacı ve ruh ve sair letâifin teavünü ayağıyle hareket ederek evc-i a'lâya uçar, taarruz eden felsefenin değil ayağı, belki gözü yetişemediği yerlere çıkar, hakaik-ı îmaniyeyi kör gözüne de gösterir.”1
Bu kısımda, önceki dönem hizmet metotlarına göre ortaya konan fark; Risale-i Nur’un her kesimden insanın okuyabileceği bir eser olması ve okuyucular arasında makam, mevki ayrımı gözetmemesidir. Okuyan kişilerin iman hakikatlerini kolayca öğrenebilmesi, uygulanmasının pratik olması ve delilleriyle iman hakikatlerini öğretip sonsuz mutluluğun kaynağı olan tahkikî imanı kazandırması da önceki dönem eserlerine göre başka bir farklılıktır.
İlgili metinde belirtilen bir diğer farklılık ise Risale-i Nur’un önce müellifine yani Bediüzzaman hazretlerine hitap edip onu ikna etmesidir. Biliriz ki nefsini ıslah etmeyen başkasını ıslah edemez. İnsan, kendi yapıp uygulamadığı bir davranışı başkasına söylerse bu söz muhatapta karşılık bulmaz. Risale-i Nur’un önce müellifine hitap etmesi ve onu ikna etmesi, eserlerin okuyanlar üzerinde etkili olmasına sebep olmuştur; çünkü yaşanarak tecrübe edilmiştir.
Metindeki bir başka husus ise Risale-i Nur’un verdiği tahkikî imanın yalnız akılda kalmamasıdır. Bu iman; kalbe, ruha, sırra ve diğer duygulara yayılır, kökleşir. Böyle sağlam bir imanın karşısında şüphe orduları dahi olsa bir şey yapamaz. Böyle kişilerin imanı vesveselerden ve şüphelerden korunmuş olur .
Risale-i nur Hizmetinin önceki eserlerden farklı olması noktasında yukarıda saydığımız maddelere ilave olarak şu esasları ekleyebiliriz:
Risale-i Nur, anlattığı konularda temsil metodunu kullanarak okuyucuyu metnin içine çeker; anlatılan hâli yaşatır, okuyanın gözünde hadiseyi canlandırır. İman yolunun kolaylığını, inkâr yolunun ise zorluğunu gösterir.
Ayrıca önceki zamanlarda sayfalarca anlatılan uzun ve zor meseleleri kısa, öz ve ikna edici bir şekilde açıklaması da önemli bir özelliğidir. Hem bir eğiticiden ders alma gereği olmadan, ihtiyaç hâlinde herkesin okuyup anlayabileceği bir eser olması Risale-i Nur’un diğer eserlerden farklı bir yönüdür.
Bediüzzaman , Sikke-i TasdÎk-i Gaybi ,Hayrat Neşriyat ,Isparta ,2016, s.186

