Bediüzzaman Said Nursî'nin yakın talebelerinden olan Hüsrev Efendi'ye, Bediüzzaman Hazretleri'nin sağlığında Üstad-ı Sânî denildiği iddia edilmektedir. Buna dair bir vesika var mıdır?
Bediüzzaman Hazretleri hayatta iken, yani 1960 öncesinde Hüsrev Efendi’ye, talebeler arasında “Üstad-ı Sânî” yani “İkinci Üstad” denilmeye başlanmıştır. Kendisine mektub yazan talebeler ona, “Üstad-ı Sânîmiz” gibi cümlelerle hitab ediyorlardı. Mesela saff-ı evvel Nur Talebeleri’nden Yakub Cemal Efendi bir mektubuna şöyle başlıyordu:
“Aziz, sıddık Üstad-ı Sânîmiz Hüsrev Efendi! 12 Haziran 1952 Perşembe günü vazife ile Nazilli’ye gitmiştim....”
Kastamonu’da teksir makinesiyle risaleleri neşrederek büyük hizmetler yapan Nazif Çelebi’nin mektubundan:
“Aziz ve kıymetli kardeşim ve ikinci Üstad’ımız Hüsrev Bey!”
Yine Nazif Çelebi’nin Üstad Bediüzzaman’a yazdığı Mektubdan
“Kıymetlerini takdirden âciz bulunduğum ikinci Üstad’ım olan birinci Nur Kahramanı, elmas kalemli, kıymetli ve sevimli kardeşimizin himmetleriyle muhitimizi nurlandıran...”
Yine Nazif Çelebi’den
“Çok aziz, çok mübarek Üstad-ı Sânîmiz Hüsrev Bey kardeşimize”
Denizli Homalı Sami Tüzün’ün Mektubundan
“Çok sevgili ağabeyim ve Üstad’ım efendim! O nurlu ellerinizden hürmet ile öperim. Nur dualarınızı beklerim... Çok kusurlu ve hem de âciz Hacı Sâmi Tüzün”
Emirdağlı Ceylan Çalışkan’ın Mektubundan
“Çok mübarek, çok sevgili ikinci Üstad’ım efendim hazretleri! İstifsar-ı hatırla (hatırını sorarak) mübarek ellerinizden ziyade hasret ve iştiyakla öperim. ... Kusurlu talebeniz Ceylan”
Nur Talebeleri’nden Yağcı Mehmed Asan
“Üstad-ı Sânîmiz ve ulu kardeşimiz Hüsrev Efendi! ...Duanıza daima muhtaç olan Yağcı Mehmed Asan”
Hâfız Hayri’den
“Aziz ve muhterem Üstad-ı Sânî-i faziletmeâb (faziletli) Hüsrev Efendi ağabeyimize... 4 Nisan 1952 Biçare kusurlu kardeşiniz Hafız Hayri”
Nur Talebeleri’nden Mustafa’nın Mektubundan
“Evvelen; sevgili Peygamber Efendimizin sonsuz şefaatiyle cümlemiz müşerref olmaklığımızın; ve saniyen, Üstad Hazretleri’nin himmeti ve dua berekâtına mazhar; ve salisen zat-ı mübarek Hüsrev Üstad’ımızın mübarek ellerinden bûs ederek (öperek) ve duanıza iltica ve bizler âciz kullara duanızın himmeti şerefine mazhar oluruz İnşâallah...”
Bu mektubların orijinallerinden alınan parçalar:
Yukarıdaki misallerde görüldüğü gibi, Hüsrev Efendi’nin Üstad-ı Sâni vasfı ellili yıllarda o kadar bilinen bir hal almıştı ki, Isparta Cumhuriyet Savcılığı’nın 1956 tarihli Bediüzzaman Hazretleri ve 83 talebesi aleyhinde hazırlamış olduğu iddianamesinde Hüsrev Efendi’nin bu sıfatı öne çıkarılarak şöyle denilmekteydi.
“Maznun Hüsrev Altınbaşak: 22 seneden beri Sait Okur’u tanıdığı, kitablarını okuduğu, bu kitabları teksir edip dağıttığı, Said-i Nursî’nin yazdığı mektubları dahi teksir ederek isteyenlere gönderdiği, bu eser ve mektubları alıp okuyanlara Nur Talebesi adı verdikleri, Nur Talabeleri’nin Said-i Nursî’yi üstad tanıdıkları, bunların mânevî topluluklarına Medresetüzzehrâ adı verdikleri, Said Okur’la beraber müteaddid defa mahkemeye verildiği, hatta tevkif edildiği, evinde yapılan aramada, elde edilen eserlerin Said Okur tarafından kaleme alındığı, bu eserleri mum kâğıt üzerine yazarak teksir etmesi için maznunlardan Tâhir Mutlu’ya yolladığı, evinde Said-i Nursî’ye ait mektublar, kitablar, Ankara ve Bağdat Nur Talebeleri imzalı diğer mektublar bulunduğu, kendisine gönderilen bu mektubların ve havalelerin Rüşdü Çakın adresine gönderildiği ve en eski, en faal Nurculardan olduğu, Saîd-i Nursî’nin en mutemet adamı bulunması dolayısıyla Üstad-ı Sânî olarak tanındığı hususlarında maznunun ikrarı ve şâhitlerin şehâdeti ve aramada elde edilen vesikalar gibi deliller mevcuttur.”
Bu iddianamenin orijinal sahifesi:
Kaynak: Bediüzzaman Said Nursî ve Hayru'l-Halefi Ahmed Hüsrev Efendi, c. 2, s. 1131