Arama sonuçları: 126 sonuç bulundu.

...ve küfür ve isyan ile ve seni va‘dinde tekzîb etmekle senin azamet-i kibriyâna dokunan ve izzet-i celâline dokunduran ve ulûhiyetinin haysiyetine ilişen ve şefkat-i rubûbiyetini müteessir eden ehl-i dalâleti ve ehl-i küfrü, haşrin inkârında onları tasdîk etmekten yüz binler derece mukaddessin. Buradaki şefkat-i rububiyetin müteessir olmasını nasıl anlamalıyız? Cenab-ı Hakk kendi yarattıklarında...
Sekerat-ı mevt esnasında(Ölüm anında) insan ne yaşar? Peygamber Efendimiz (S.A.V) sekerat-ı mevt esnasında acı çekmiş midir?
Semavi dinlere neden ihtiyaç vardır? İzah eder misiniz?
Suhufların, Zebur, Tevrat ve İncil'in orijinallerinin Allah kelamı oldugunu biliyoruz. Peki Allah kelamı demek hem mana hem de lafız itibariyle Allah'a ait olan demek midir? Bunların lafzının Allaha ait olduğunun delilleri nelerdir? Bazı yerlerde vahiylerin manası peygambere verildiğini ve lafzını peygamberlerin yazdığı görüşleri var. Bunlar doğru mudur?
Sigara haram mıdır? Haram olduğunu nasıl ispat ederiz?
Meyve Risalesi 7. meselede geçen "ikinci güzde o ağacın gördüğü bütün vazifelerini" kısmındaki "ikinci güz" kavramı ile anlatılmak istenen nedir, izah edebilir misiniz?
"Hem tevhîdin sırrıyla, şecere-i hilkatin meyveleri olan zîhayatta bir şahsiyet-i İlâhiye ve bir ehadiyet-i Rabbâniye ve sıfât-ı seb‘aca ma‘nevî bir sîmâ-yı Rahmânî ve bir temerküz-ü esmâ ve اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَع۪ينُ deki hitâba muhâtab olan zâtın bir cilve-i taayyünü ve teşahhusu tezâhür eder. Yoksa o şahsiyetin ve o ehadiyetin ve o sîmânın ve o taayyünün cilvesi inbisât ederek kâi...
"Evet, nasıl ki hüsün elbette bir âşık ister. Taam ise aç olana verilir." 29.sözde geçen bu ifadeyi konuyla bağlayamadık halbuki üstad kainattaki bu tezyinatın, mehasinin ve kemalatın enzarı için meleklerin insanların ve cinlerin gerekliliğinden bahsederken yukarıdaki cümlede sanki bizim enzarımız için de kainatın varlığı gerekli görülmüş gibi bir mana çıkıyor. 
Zorlaştırmayın Kolaylaştırın hadisine istinaden Top sakalın hükmü nedir? Bırakmakta sakınca var mı? Niyet daha önemli değil mi? Bir de dinde sorulan sorulara neden hep itici(tabir-i caizse) cevaplar veriliyor. Dinimizi sevdirmek adına nasıl adımlar atılmalı?
Uluhiyet ve Rububiyet kavramları arasında bir fark var mıdır? Varsa nedir?