Risale-i Nur'da sahih olmayan hadisler var mıdır? Var ise biz Said Nursi Hazretleri bilmiyor muydu ya da farklı bir bakış açısı mı var? Mesela: 1. "Levlake levlak..." 2. "Alemin nur-u Muhammed'i (sav) ile yaratılması" 3. "Benim âlimlerim beni İsrail'in peygamberleri gibidir". Mesela bu hadisler sahih midir?
Risaleleri elimizden geldiğince yazmaya çalışıyoruz. Bakarak risale yazmanın Osmanlıca yazısını kolay öğrenmede faydası olacağını düşünüyorum. Bu sebeple risaleleri mürekkeple kopya ederek değil de, bakarak kurşun kalemle yazmamızda aynı sevabı kazanır mıyız?
Yazı mektubunda Bediüzzaman Hazretleri, yazıdaki beş nevi ibadeti ifade ederken kalemle ilmi tahsil ve tefekkür ibadetlerini de sayıyor. Halbuki yazarken gereği gibi okuyamadığımızdan bu iki ibadet ciheti olmuyor gibi...Acaba bu iki ibadeti kazanmak için hangi metodları kullanabiliriz?
"Eğer sen vücûdundaki o zerreleri, Kadîr-i Ezelî’nin kanunuyla hareket eden küçük me’murları veya bir ordusu; veya kalem-i kaderin uçları; her bir zerre bir kalem ucu veya kalem-i kudretin noktaları; ve her bir zerre bir nokta olduğunu kabûl etmezsen; o vakit senin vücûdunda çalışan her bir zerreye öyle bir göz lâzım ki; senin mecmû‘-u cesedin her tarafını görmekle beraber, münâsebetdâr olduğun bü...
15. Söz'de cesedlerini çıkaran ervah-ı emvat semaya yükselir diyor. Yani ölünce ruhlarimiz göğe mi yükseliyor? Kabir alemi toprak altında değil mi?
"Sadık ilhamlar, gerçi bir cihette vahye benzerler ve bir nevi mükâleme-i Rabbaniyedir" sözünden sadık olmayan ilhamların da olabileceği söyleniyor. Buradan yola çıkılarak sadık olmayan ilhamların da olabileceği söylenebilir mi?
Sahabelere nübüvveti temsil eden küçük bir "Muhammediyet" yerleşmiş ise, sonraki alim ve evliyaların alemine velayeti temsil eden küçük bir "Ahmediyet" yerleştiğine göre Nurcular nasıl sahabe mesleğini yaşıyor oluyorlar? Nurcularda Muhammediyetin yerleşmiş olması için sahabe olmaları gerekmiyor mu?
Birinci mektupda üstadımız şehitler için 'onlar kendilerini ölmüş bilmiyorlar, yalnız kendilerini daha iyi bir aleme gittiklerini biliyorlar, kemalı saadetle müteleziz oluyorlar, ölümdeki firak acısını his etmiyorlar' demiş. Bundan kasıt öldüklerini hiçmi bilmiyorlar, bunu izah edebilir misiniz?
"Küre-i arz, âlem-i şehâdette bir çekirdektir; âlem-i misâlî ve berzahîde ise, bir büyük ağaç gibi, semâvâta omuz omuza olacak bir azamettedir." cümlesini açıklar mısınız?
"Fakat mümkinatta, hakikî ve tabiî lüzum-u zâtî olmadığından, mümkinatta zıdlar birbirine girebilmiş. Mertebeler tevellüd ederek ihtilafat ile tagayyürat-ı âlem neş'et etmiştir." Burayı izah eder misiniz?