Unutmak ve uyuyakalmak gibi meşru bir mazeret olmaksızın namazı kazaya bırakmak büyük günahtır. Bununla birlikte hangi şekilde olursa olsun vaktinde kılınmayan namazların mutlaka kaza edilmesi gerekir. Meşru mazerete dayalı olarak namazını vaktinde kılamayan kimse bundan bir sorumluluk altına girmediği gibi o namazı kaza etmek ile borcundan da kurtulur.1 Peygamber Efendimiz (sav) bu konuda şöyle buyurmuştur:
Her kim bir namazı unutur veya ondan gaflet edip uyuyakalırsa, onu hatırladığında hemen kılsın. Onun bundan başka keffâreti yoktur…2
İhmal ve tembellik sebebi ile namazı vaktinde kılmayan kimse, bu namazı kaza etmekle namaz borcundan kurtulur. Namazı vaktinde kılmamanın vebalinden kurtulmak için ise kişinin tövbe etmesi gerekir.3
Meşguliyeti çok olmak, aile fertlerinin geçimini sağlamak için yapılan çalışma, yoğunluk, ve yolculuk gibi durumlar namazın ertelenmesi için özür sayılmaz. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulur:
Öyle adamlar vardır ki, onları ne bir ticaret, ne bir alışveriş, Allah’ı anmaktan, namazı dosdoğru kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyabilir. Onlar, dehşetinden kalplerin ve gözlerin ters döneceği günden korkarlar.4
Heyet, Fetvalar, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara 2018, s. 142
Müslim, Mesâcid, 315-316 [684]; bk. Buhârî, Mevâkîtü’s-salât, 37 [597]
İbn Nüceym, el-Bahr, Daru’l-Kütübü’l-İslamî, ts., c. 2, s. 85
Nur, 24/37

