Vahid ve Ehad kelimeleri, Allah’ın birliğini ifade eden iki mübarek isimdir. Bu yönleriyle birer ıstılah (terim) olarak da kullanılırlar. Ancak bu iki ismin varlıklar üzerindeki tecellileri, İslam düşünce tarihinde Üstad Bediüzzaman Said Nursî’ye kadar hiçbir dönemde bu kadar sistemli ve derinlemesine izah edilmemiştir. Bu açıdan, vahidiyet ve ehadiyetin mahlûkat üzerindeki yansımalarına dair yapılan açıklamalar, Üstad Bediüzzaman’a ait özgün bir tefekkür tarzını temsil eder.
Vahidiyet Nedir?
Vahidiyet, birçok şeyin birlikte Allah’ın varlık ve birliğine delil olmasıdır. Yani çokluk içinde birliği görmek demektir. Mesela dünyadaki mükemmel düzeni düşünelim:
Dağlar, denizler, ormanlar, atmosfer, canlılar, güneş ve daha sayılamayacak kadar çok unsur hep bir ahenk içinde işler. Bu büyük nizam bize gösterir ki, tüm bu düzeni yaratan ve yöneten tek bir Yaratıcı vardır. Canlıların aynı temel yapı üzerine yaratılmış olmaları da onların aynı Rabbin terbiyesinde olduklarını gösterir.
İşte kâinat çapındaki bu umumi tecellilerde Allah’ın birliğini okumak vahidiyet tecellisini fark etmektir.
Ehadiyet Nedir?
Ehadiyet ise, her bir tek şeyde Allah’ın birliğini doğrudan görmek, yani bir şeyde her şeyi okuyabilmek sırrıdır. Örneğin bir hücreye baktığımızda, küçücük bir hacimde şehir gibi işleyen muazzam bir sistem görürüz. Bu sanat, sonsuz ilim ve kudret sahibi bir Zât’ın eseridir ve tesadüfle izah edilemez. Her bir varlığın hususi yaratılışında Allah’ın isim ve sıfatlarının parlak tecellilerini görmek ehadiyeti anlamaktır.
Vahidiyet; çokluk içinde birliği görmek; kâinat genelindeki düzen ve sistemde Allah’ın birliğini okumaktır. Ehadiyet; bir tek ferdin yaratılışında Allah’ın isimlerini görmek; tek bir varlıkta O’nun sonsuz sıfatlarını müşahede etmek.
Risale-i Nur’da Vahidiyet ve Ehadiyet
Risale-i Nur’da bu kavramlar klasik kelam geleneğine dayansa da, Bediüzzaman Hazretlerinin tefekküründe daha derin ve ruhî bir boyut kazanır. Hz. Üstad bu terimleri yalnızca teorik bir kavram olarak değil, marifetullah, yani Allah’ı tanıma yolunda bir bakış açısı olarak işler. Bu nedenle Risale-i Nur’da “Vahidiyet” dendiğinde: Allah’ın birliğinin kâinatın küllî düzenindeki tecellileri, “Ehadiyet” dendiğinde Allah’ın birliğinin her bir varlığın özel ve hususi yaratılışındaki tecellileri anlaşılmalıdır. Bu fark, imanî tefekkürün iki yönünü temsil eder: Biri umumi nazarla, diğeri hususi nazarla Allah’ı tanımaktır.

