Allah c.c merhametlilerin en merhametlisidir şüphesiz. Secde suresi 13. ayetin Allah'ın merhametiyle izahını nasıl yapabiliriz?
Hayratın mealinde bu ayete, parantez içine yazılan tefsir bilgileri ile birlikte şöyle meal verilmiştir:
“Hâlbuki dileseydik, herkese hidâyetini elbette verirdik; fakat (herkesi kendi irâdesinde serbest bırakarak) benden: “Cehennemi, bütün cinlerden ve insanlardan (emirlerime isyân edenlerle) muhakkak dolduracağım!” sözü hak olmuştur.”
Tefsirlerin beyanına göre, Allah hidayeti, kulun iradesine tabi kılmıştır. Yani, kulun iradesi ile imanı dilemesi üzerine Allah hidayet eder. Taftazani Hz. imanı, “Kulun cüz-i iradesini kullanmasından sonra Allah’ın kalblere bıraktığı bir nur” olarak tarif etmiştir.
Bu ayetten anlaşıldığına göre, Allah dileseydi, kula bırakmadan da herkese hidayet edebilirdi. Fakat, imtihan dünyasında, insanın kendi iradesiyle iman edip amel işlemesi üzerine kazandığı kıymeti, iradesi olmadan hidayet edilseydi kazanamazdı.
Ayrıca, Allahu Teâlâ ezelî ilmiyle küfür ve dalalet yollarını kimin seçeceğini ve kimin cehennemi hak edecek suçlar işleyeceğini bilmiş ve ezeli iradesiyle bunları cehenneme atmayı murad etmiştir. Yani masum insanları Cehennemlik yapmış değildir.
Üstad Bediüzzaman 12. Mektub’da, bazı insanların cehenneme gitmemesi için böyle bir imtihanın açılmamasının, insanlık âleminde enbiya, evliya ve müminlerle ortaya çıkan çok büyük hayırların ortaya çıkmaması manasına geleceğini ifade eder. İnsanlık bu zatlarla öyle büyük şeref ve değer kazanmıştır ki, kâfirlerle ortaya çıkan şerler azınlıkta kalmıştır. Bu imtihan şartları, çok büyük hayırlara vesile olup şerler azınlıkta kaldığından hikmet-i ilahiyece münasib görülmüştür. Fıkıhta bir kaidedir ki, “hayr-ı kesir için şerr-i kalil ihtiyar olunur.” Yani çok hayırlara sebeb olan bir şer tercih edilir. Mesela kangren olmuş bir parmağı kesmek zahiren şerdir. Fakat vücut o sayede kurtulacağı için hakikatte hayır hükmüne geçer.
Şuna emin olmalıyız ki, Allah sonsuz merhamet ve adalet sahibidir. Kimseye zulmetmez ve hiçbir masumu cezalandırmaz. Fussilet Suresi 46. Ayette, “Rabbin ise kullara asla zulmedici değildir” buyrulmuştur.
Fakat, O’nun her işine bizlerin aklı ermez. Dünya şartlarında sırrını bilemediğimizden yanlış anlaşılan her şeyin hakikati ahirette ortaya çıkacaktır. O gün anlaşılacak ki, Allah’ın bütün işleri merhametli, adaletli ve hikmetlidir. Bu manada Ziyâ Paşa, “İdrak-i meali (yüksek hakikatleri anlamak) bu küçük akla gerekmez. Zira bu terazi o kadar sıkleti (ağırlığı) çekmez” demiştir.
Öyle ise bu dünyada boşu boşuna ve kendi zararımıza Allah hakkında kalbimizi bozmamalı ve Şeytan’dan gelen böyle vesveselerin Şeytan’dan olduğunu fark ederek zihnimizi bulandırmasına meydan vermemeliyiz. Meşhur, Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’nin dediği gibi, “Mevlâ görelim neyler. Neylerse güzel eyler” diyerek Allah’a teslim olmalıyız.