Rabbimizin duaya icabeti nasıldır? Tevbe kapısı açık mıdır?
İcabet, cevab vermek demektir. Allahu Taeala (cc) Kur'an'da, "Dua edin, size cevab vereyim" buyurmuştur.
Cevab vermek ise, istenen şeyi aynen vermek manasına gelmez. Dua edene, Allah tarafından "lebbeyk-buyur" diyerek cevab verilir, muhatab alınır, dinlenir. Bu, hadis-i şerifte şöyle dile getirilmiştir:
Rabb Teâla bu seslenmeye: "Lebbeyk ey kulum (ey kulum söyle ne istiyorsun?" diye cevap verir." (Kütüb-ü Sitte)
Fakat istediğini aynen vermek İlâhî hikmete bağlıdır. Ya bu dünyada aynen verir, ya daha uygunu olan başka bir şey verir, ya bu dünyada hiç vermeyip duasına karşılık ahirette sevab verir. Çünkü dua bir ibadettir. Asıl karşılığı ahirettedir.
Buna işaret eden hadisler şöyledir:
"Dua eden, üç şeyden boş değildir: Ya günahı affolur veya hemen hayırlı karşılığını görür, Yahut ahirette mükafatını bulur." (Deylemi)
"Kul dua ettiği zaman, isteği yerine gelmezse ona bir sevap yazılır." (Darekutni)
Üstad Bediüzzaman Hazretleri, Allahu Teala'nın duaya cevab vermesini şöyle anlatır:
"Eğer desen: "Bir çok defa dua ediyoruz, kabul olmuyor. Halbuki, âyet umumîdir.. her duaya cevab var ifade ediyor.
Elcevab: Cevab vermek ayrıdır, kabul etmek ayrıdır. Her dua için cevab vermek var; fakat kabul etmek, hem ayn-ı matlubu vermek Cenab-ı Hakk'ın hikmetine tâbi'dir.
Meselâ: Hasta bir çocuk çağırır: "Ya Hekim! Bana bak." Hekim: "Lebbeyk" der.. "Ne istersin?" cevab verir. Çocuk: "Şu ilâcı ver bana" der.
Hekim ise; ya aynen istediğini verir, yahut onun maslahatına binaen ondan daha iyisini verir, yahut hastalığına zarar olduğunu bilir, hiç vermez.
İşte Cenab-ı Hak, Hakîm-i Mutlak hazır, nâzır olduğu için, kulun duasına cevab verir. Vahşet ve kimsesizlik dehşetini, huzuruyla ve cevabıyla ünsiyete çevirir.
Fakat insanın hevaperestane ve heveskârane tahakkümüyle değil, belki hikmet-i Rabbaniyenin iktizasıyla ya matlubunu veya daha evlâsını verir veya hiç vermez.
Hem, dua bir ubudiyettir (ibadettir). Ubudiyet ise semeratı uhreviyedir. Dünyevî maksadlar ise, o nevi dua ve ibadetin vakitleridir. O maksadlar, gayeleri değil." (23. Söz)
Tevbe kapısı kıyamet alametlerinin sonuncusu olan, güneş batıdan doğuncaya kadar açıktır.
Ayrıca her insan için, ölüm anı gelinceya kadar açıktır. Ölmek üzere olan birinin yaptığı tevbe makbul değildir. Çünkü artık onun imtihan süresi dolmuştur.
Firavunun denizde boğulurken yaptığı tevbe kabul edilmemesi bunun bir numunesidir.
"Ve İsrâiloğullarını denizden geçirdik; Fir‘avun ve askerleri de zulmetmek ve saldırmak için hemen onların arkalarına düştü.
Nihâyet (deniz kapanarak) kendisini boğacağında (Fir‘avun): “Gerçekten şuna inandım ki, İsrâiloğullarının kendisine îmân ettiğinden başka ilâh yoktur; ben de Müslümanlardanım!” dedi.
(Ona:) “Şimdi mi (îmân ediyorsun)? Hâlbuki daha önce gerçekten isyân etmiş ve fesad çıkaranlardan olmuştun!” (buyuruldu)." (Yunus, 90-91)
Hadis-i şerifte de,
"Allah kulunun tövbesini, can boğaza gelmedikçe kabul eder.” (Tirmizî, İbn Mâce) buyrularak buna işaret edilmiştir.