Soru

Meslek ve Meşereblerde İttihad

Bediüzzaman Hazretleri'nin "Maksadda ittihad lazımdır. Meslekler ve meşreblerde ittihad mümkün olmadığı gibi, caiz de değildir" sözünü nasıl anlamak gerekir?

Tarih: 2.06.2009 00:00:00
Okunma: 3706

Cevap

Üstad Hz. bu sözü 1909 yılında yazdığı bir gazete makalesinde söylemiştir. Sözün tamamı şöyledir:

"Dinî cemaatlar maksadda ittihad etmelidirler. Mesalikte ve meşreblerde ittihad mümkün olmadığı gibi, caiz de değildir. Zira taklid yolunu açar ve "Neme lâzım, başkası düşünsün" sözünü de söylettirir."

İfadelerin tamamından anlaşılan, hizmet metotları farklı farklı olması normaldir. Hem iyidir de. Çünkü tek bir metot olsa bütün müslümanlar onu taklid ederler ve daha güzel ve yeni ihtiyaçlara cevap verecek metotlar araştırmazlar. Bu ise kabiliyetleri söndürür ve caiz olmaz.

Üstadın dediği şekillde olursa bütün İslam ümmeti çok geniş bir meşveret meclisine dönüşür ve birinin bulduğu bir güzellikten diğerleri de faydalanabilir.

Fakat metotların farklı olması muhteva ve içeriğin de farklı olmasını mecbur  kılmaz. Mesela hepsi de Kur'an ve sünneti merkeze alır, ehl-i sünnetin makbul kitaplarından, tefsirlerinden faydalanırlar.

 

Bununla beraber meslekler farklı olsa da bu asırda bütün müslümanların Risale-i Nur'daki iman derslerine ihtiyacı vardır. Üstadın tabiriyle ortaya konulan bu eserler mal-ı umumidir. Mesleği ayrı ayrı olsa da herkes istifade edebilir ve etmelidir.

Aynen Fahreddin-i Razi'nin, İbn-i Kesir'in ve Elmalı'nın tefsirlerinden her meşreb sahibi istifade ettiği gibi, Risale-i Nur da ahirzamanda gelmiş Kur'an'ın harika bir tefsiridir. Herkes istifade edebilir.

Risale-i Nur'un mesleği ve meşrebi ise Üstad Hazretleri tarafından ayrıntılı bir şekilde belirlenmiştir. Nur Talebeleri için geçerli olan meslek budur.

Mesela İhlas Risalesinde şu şekilde tanımlamıştır:

"Mesleğimiz haliliye olduğu için meşrebimiz hullettir"

Emirdağ Lahikasında ise, ehl-i sünnetin temel düsturlarının şimdiki hizmet tarzımızı gerektiridği ve başka meslek mensublarının da Risale-i Nur mesleğinden istifadeye başladığını şöyle anlatır:

"Kelâm'ın ve Usûl-üd Din allâmelerinin ve Ehl-i Sünnet Velcemaat'ın dâhî muhakkiklerinin İslâmî akidelere dair çok tedkik ve muhakematla ve âyât ve hadîsleri müvazene ile kabul ettikleri Usûl-üd Din (dinin asılları) düsturları, şimdiki Risale-i Nur'un meşrebini muhafazaya emrediyor, kuvvet veriyor. Hattâ hiçbir yerde, hattâ ehl-i bid'a kısmı da bu meşrebimize ilişemiyorlar.

Hakikat-ı ihlas tam muhafaza edildiği için, her nevi ehl-i İslâm içine giriyor. Şîalıkta mutaassıb ve Vehhabîlikte de müfrit, feylesofların en maddîsi ve mütefennini ve mutaassıb hocaların en enaniyetlisi, beraber Nur dairesine girmeğe başlamışlar ve kısmen şimdi de kardeşçe bulunuyorlar.

 


Etiketler

Alâkalı Sorular

Yorum Yap

Yorumlar