RİSALE-İ NUR

16.03.2009

4556

İkinci Söz'de Anlatılan Mü'minle Kâfirin Bakış Açısı Farkı

"Bütün sadâlar ise ya vazîfe başlamasındaki zikir ve tesbîh; ve paydostan gelen şükür ve tefrîh; veya işlemek neş’esinden neş’et eden nagamâttır." 2. Söz'de geçen bu cümleyi kısaca izah eder misiniz?

19.03.2009 tarihinde soruldu.

Cevap

Bediüzzaman Hazretleri 2. Söz'de imânın insana kazandırdığı saadeti ve küfrün doğurduğu mânevî azabı iki yolcunun temsiliyle anlatır. Bu temsil, aynı dünyaya bakan iki farklı nazarın –îmân ve küfür penceresinin– hakikati nasıl bambaşka gösterdiğini çarpıcı bir biçimde ortaya koyar. Kâfir nazarında dünya bir umumî bir mâtem ve yas yeri, her canlı bir yetim, her ölüm bir felâket gibidir. Mü’min nazarında ise dünya bir zikirhâne-i Rahmân, bir imtihan meydanı ve vazifeden terhis olmaktan gelen bir sevinç yeridir. Bediüzzaman Hazretleri şöyle der:

Bütün sadâlar ise ya vazîfe başlamasındaki zikir ve tesbîh; ve paydostan gelen şükür ve tefrîh; veya işlemek neş’esinden neş’et eden nagamâttır1 

Bu cümle, îmanlı bir kişinin bu âleme nasıl baktığını veciz biçimde özetler. Bu ifadede, varlık âleminin sesleri, hareketleri ve değişimleri, bir karmaşa veya feryat değil; bilakis ilâhî bir ahengin ve kulluk şuuru içinde yapılan vazifenin sesleri olarak tasvir edilmiştir.

Mü’min, kâinatta cereyan eden her hadisenin arkasında bir hikmet, bir rahmet eli görür. Onun nazarında doğum, bir vazifenin başlamasıdır; hayat, bir hizmet sahasıdır; ölüm ise, vazifesini bitirenin sevinçle terhisidir. Bu sebeple, mahlûkatın sesleri de ya vazife başında zikir ve tesbîh ya vazife bitiminde şükür ve ferahlık yahut da çalışma gayretinden doğan neşe sadâlarıdır. Böyle bir nazarla bakan kimse için kâinat, bir mâtemhâne değil; bilakis bir zikirhâne, bir mûsikî meclisi, bir Rahmânî senfoni hâline gelir.

Buna karşılık, gaflet ve küfür nazarıyla bakan kimse, aynı hadiseleri karanlık, korkunç ve anlamsız görür. Çünkü o, her şeyin arkasındaki İlâhî hikmeti göremez. Ölümü yokluk, ayrılığı felâket, değişimi tesadüf zanneder. Bu bakış, insanı hem kendine hem de kâinata yabancılaştırır; dünya onun için bir azap yurduna dönüşür.

Netice olarak Üstad Bediüzzaman, bu cümleyle îmanın insana kazandırdığı güzel bakışı, huzuru ve rahmet boyutlu anlayışı ifade eder. Çünkü îman, insanın kalbinde mânevî bir Tubâ ağacı yetiştirir; her şeye rahmet penceresinden bakmayı öğretir. Küfür ise, aynı kalpte zakkûm-u cehennem gibi bir ıztırap tohumu taşır.

Demek ki kâinatın her sadâsı, îmanlı bir kalpte bir tesbîh, bir şükür, bir neşe olarak yankılanır. Bu hakikati idrak eden bir mü’minin dili daima şu duayı tekrar eder: "Beni İslâm dinine ve îmanın kemâline erdirdiği için Allah’a hamd olsun!"

  1. Bediüzzaman Said Nursi, Sözler, Hayrât Neşriyat, Isparta, 2011, s. 5


Paylaş

Facebook'ta paylaş

Whatsapp'da paylaş

Hesaplarımıza abone olun sorularımızdan ilk siz haberdar olun

Yorumlar (0)

Yorumunuz

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız