23.Sözün 2.Mebhası'nda geçen, "her mekanda hazır, mekandan münezzeh" ifadeleri birbirine tezat bir durum gibi görünüyor. Bunu açıklayabilir misiniz?
Bir mekânda hazır olmak ile o mekânda bulunmak farklı şeylerdir. Bu fark bilinirse, bir tezat olmadığı anlaşılır. Allah’ın bir mekânda hâzır olması ile kasdedilen de bizzat o mekânda bulunması değildir. O mekânı bilmesi, görmesi ve bütün sıfatlarıyla oraya tam manasıyla hâkim olmasıdır.
Allah’ın varlığının mâhiyeti (özellikleri) ile varlıkların, yâni mekânın mâhiyeti birbirinden farklı, hatta tamamen zıttır. Bu mâhiyetleden birincisine vücub, diğerine imkân denilir.
Üstad Bediüzzaman mâhiyetteki bu farklılığı, 20. Mektub’un 10. Kelimesinde “mübâyenet-i mâhiyet” bahsinde şöyle anlatır:
“Sani'-i Kâinat, elbette kâinat cinsinden değildir. Mahiyeti, hiçbir mahiyete benzemez. Öyle ise: Kâinat dairesindeki manialar (engeller), kayıtlar (sınırlar) onun önüne geçemez; onun icraatını takyid edemez (sınırlayamaz).” ve
“Vâcib-ül Vücud'un mahiyet-i kudsiyesi, mahiyat-ı mümkinat (yaratılmışların özellikleri) cinsinden değildir. Belki bütün hakaik-i kâinat, o mahiyetin esma-i hüsnasından olan Hak isminin şualarıdır (ışıklarıdır). Madem mahiyet-i mukaddesesi hem Vâcib-ül Vücud'dur, hem maddeden mücerreddir, hem bütün mahiyata muhaliftir (zıttır); misli (dengi), misali (numunesi), mesîli (benzeri) yoktur.”
Varlık mertebesindeki bu zıtlık sebebiyle, iki yaratılmış şey arasında olan; altında, üstünde, içinde, dışında, sağında, solunda olmak yada birbirine temas etmek gibi nisbetler Allah ile mahluklar arasında mümkün olmamaktadır. Bu yüzden ehl-i sünnet kelâm âlimleri; Allah herhangi bir yönde olmaktan, mekânda olmaktan, kâinatın içinde ya da dışında olmaktan ve bu gibi nisbetlerden münezzehtir demişlerdir.
İşte bu mübayenet-i mâhiyet sebebiyle, Allah her an, her yerde hâzır olduğu halde bizzat o mekânda bulunmaz ve bulunması gerekmez.