Harama bakmanın hükmü nedir? Büyük günahlardan mıdır?
İbni Hacer'den
Meşhur fâkih İbni Hacer El-Heytemi, İslam’da Helaller ve Haramlar kitabında harama bakmayı büyük günahlar arasında sayar ve şu izahlarda bulunur:
Pek çokları, şehvetle yabancı kadına bakmayı, ellemeyi ve kapalı bir yerde yalnız kalmayı kebâirden saymışlardır.
Buhârî, Müslim ve diğerlerinin Ebû Hureyre (r.a.) den rivayetlerinde Resûl-i Ekrem:
“Gözlerin zinası (mahremi olmayan kadınlara şehvetle) bakmaktır. Kulakların zinası, (dinlenmesi yasak olan sözleri) dinlemektir. Dilin zinası, (konuşulması haram olan şeyleri) konuşmaktır. Elin zinası, (yabancı bir kadına şehvetle) dokunmaktır. Ayak zinası da (gidilmesi yasak olan yere) adımlarını atmaktır. Kalbin de zina temennisi ve arzusu vardır. Tenasül uzvu, bu a'zanın arzularını ya gerçekleştirir, yahut yalanlar.” buyurmuştur.
Taberâni'nin rivayetinde Resûl-i Ekrem şöyle buyurmuştur:
“Ya gözlerinizi (bakılması yasak olandan) kapatır ve mahrem yerlerinizi korursunuz, ya da Allah yüzlerinizi çevirir.”
Tirmizi'nin hasen ve garip olduğunu söylediği rivayetinde Resûl-i Ekrem:
“Ey Ali, senin için cennette bir hazine vardır ve sen her yönü ile ona sahihsin. İlk ve ani bakıştan sonra ikinci defa bakma. İlk karşılaşma sana bağışlanmıştır fakat İkinci defa durup süzmen, sana bağışlanmaz.” buyurmuştur.
Resûl-i Ekrem Allahu Teâlâ'nın şöyle buyurduğunu da (Taberani) haber vermiştir:
“(Yabancı kadınları) gözle süzmek, İblis’in oklarından zehirli bir oktur. Her kim benden korktuğu için (yabancı kadınlara) bakmayı terkederse, kalbinde tadını tadacağı bir imanı ona bahşederim.”
İmam Ahmed’in rivayetinde Resûl-i Ekrem:
“Herhangi bir müslüman bir (yabancı) kadının güzelliğine bakar ve sonra (Allah korkusundan dolayı) gözlerini çevirirse, kalbinde tadını bulacağı bir ibadeti Allahu Teâlâ ona nasib eder.” buyurmuştur.
Beyhaki diyor ki: “Rivayet doğru ise, her halde Resûl-i Ekrem’in kasdı, kasıtsız olarak gözünün yabancı kadına ilişmesi akabinde hemen gözünü çekmiş olanıdır.”
İsbahani'nin rivayetinde Resûl-i Ekrem şöyle buyurmuştur:
“Kıyamet günü bütün gözler ağlayacaktır. Ancak haramdan sakınan, Allah yolunda uykusuz kalan ve Allah korkusundan sineğin başı kadar göz yaşı akıtanlar müstesnadır.”
Taberâni'nin sahih bir rivayetinde Resûl-i Ekrem:
“Üç kimse vardır ki (kıyamet günü) onların gözleri ateşi görmeyecektir: Allah yolunda uykusuz kalan göz, Allah korkusundan ağlayan göz ve Allah'ın bakmasını yasakladığı şeylerden sakınan gözdür.” buyurmuştur.
Yine Hakim'e göre sahih olan bir rivayette Resûl-i Ekrem:
“Siz altı şeyi yapacağınıza dair bana söz verin, ben de sizin cennete girmenize kefil olayım: Konuştuğunuz vakit doğru söyleyin, va'dettiğiniz vakit va'dinizi yerine getirin, size bir şey emânet edildiğinde onu ehline ödeyin, iffetinizi koruyun, gözlerinizi yumun ve ellerinizi çekin.” buyurmuştur.
Yabancı Bir Kadına Eliyle Temas Etmek ve Başbaşa Kalmak
Taberâni’nin sahih sened ile rivayetinde şöyle buyurulmuştur:
“Sizden birinizin başına demirden bir çivi çakılması, kendisine helâl olmayan bir kadını ellemesinden daha hayırlıdır.”
Yine Taberâni'nin rivayetinde Resûl-i Ekrem:
“Sakın (yabancı) kadınlarla tek başına bir arada kalmayın (bundan son derece sakının). Nefsimi kudret elinde bulunduran Allah'a yemin ederim ki, bir kadınla bir erkek tenha yerde bir araya geldiklerinde aralarına şeytan girer. Bir kimsenin çamur veya balçıkla sıvanmış domuza temas etmesi, kendisine helâl olmayan (yabancı bir) kadına omuzlarının temas etmesinden daha hayırlıdır. (Yani bir kimsenin bu murdar hayvana yaklaşması, yabancı kadına yaklaşmasından daha ehvendir.)” buyurmuştur.
Taberânî'nin rivayetinde Resûl-i Ekrem:
“Allah'a ve âhiret gününe imanı olan kimse, aralarında mahrem bulunmayan yabancı bir kadınla bir arada bulunmasın.” buyur¬muştur.
Buhâri ile Müslim’in rivayetlerinde Resûl-i Ekrem:
“(Yanında mahremi bulunmaksızın) kadınların yanına girmekten sakınınız,” buyurdu. Bunun üzerine Ensar'dan birisi:
“Ya Resûlallah, erkeklerin akrabasına ne buyurursunuz?” diye sordu. Resûl-i Ekrem:
“Onlarla halvet (yalnız bir arada bulunmak) ölümdür.” buyurdu.
Ebû Ubeyde diyor ki:
“Babasının karısı ve karısının anası ile de olsa halvet yapmasın. Bunlar hakkında durum böyle olunca diğerleri hakkındaki durumu sen takdir et.”
3000 Seçme Fetvadan
"Erkeğin kadına bakması haram olduğu gibi, kadının da erkeğe bakması haramdır. Bazı ilim erbabı, Mescid-i Nebevi'de harbelerle oynayan Habeşileri, Hazret-i Aişe validemizin seyretmesini, kadının erkeğe bakmasında bir mahzur olmadığına delil olarak göstermeye çalışmışlarsa da, Abdü'l-Vehhab Şarani, bu vak'anın hicab ayeti gelmezden önce cereyan ettiğini açıklamaktadır.
Ümmü Seleme (ra) validemizin naklettiği bir Hadis-i Şerif, bu hususu vüzuha kavuşturmaktadır. Hicab ayetinin gelmesinden sonra, günün birinde Zevcat-ı tahirattan Ümmü Seleme ve Meymune validelerimiz, Resulullah (sav)'in huzurunda oturuyorlar idi. Ashabtan her iki gözü âmâ bulunan Abdullah bin Ümmü Mektum, hane-i saadete geldi. Resulullah Efendimiz(sav), zevcelerine hitaben, "Örtünüze bürününüz" buyurdu. Bahsi geçen validelerimiz, "Ey Allah'ın Resulü(sav), o âmâ değil mi? Bizi görmez ve tanımaz" dediler. Resul-i Ekrem(sav) şöyle buyurdular: "Sizler de mi âmâ sınız? Siz onu görmüyor musunuz?"
Resulullah Efendimiz'in (sav) zevcelerinin, Muhammed ümmetinin anneleri olduğu ayet ile sabit iken ve gelen sahabinin gözleri âmâ bulunduğu halde böyle buyrulunca, tamamen yabancı ve gözleri açık erkeklerin nazarına kendini arz eden bir kadın için asla bir mazeret kabul edilemez.
Allah'ın emirlerine riayette, mü'minlerin anneleri, diğer kadınlardan daha dikkatli bulunurlardı. Tabiin'den gözleri hiç görmeyen İshak, Hazret-i Aişe (ra) validemizin ziyaretine gelir ve huzuruna kabul olunurdu. Hazret-i Aişe (ra), bu zatı huzuruna kabul edeceği zaman başını örter, gözü gören bir erkekten tesettür edercesine dikkat gösterirdi. İshak bir gelişinde Hazret-i Aişe (ra)'ya, "Ben âmâ olduğum halde, benden de tesettür ediyorsunuz. Halbuki ben sizi göremiyorum" demişti. Hazret-i Aişe (ra), "Evet, gerçi sen beni göremiyorsun, ama ben seni görüyorum" demişti." (Mehmed Emre, 3000 Seçme Fetva)