Evrim teorisi biyoloji alanının bir konusu olduğu için -alanın uzmanları bu sahaya daha hakimler- bu sebeple çok fazla teknik detaya girmeden, olayı evrim teorisinin İslâm inancıyla çelişen yönleri bağlamında ele almaya çalışacağız. Daha sonra Risale-i Nur'da evrim konusundan bahsedilmiş midir konusuna değineceğiz.
Hangi Evrim?
“Evrim var mıdır yok mudur?” tartışması genellikle tek bir konuyu değil, evrimin farklı anlamlarda kullanılan üç ayrı boyutunu kapsar: Mikro Evrim (küçük değişimler ve adaptasyon), Türleşme (aynı türün alt gruplara ayrılması) ve Makro Evrim (türlerin birbirine dönüşmesi iddiası).
Tartışmaların büyük kısmı aslında makro evrim kavramı üzerinde yoğunlaşır; çünkü adaptasyon ve küçük değişimler hem bilimsel hem dini anlamda genel olarak kabul görmektedir. Bu nedenle konuyu sağlıklı anlayabilmek için önce evrimin hangi anlamda kullanıldığını netleştirmek gerekir.
Mikro Evrim: Bir türün içinde, nesiller boyunca biriken küçük genetik değişimlerdir. Dünyada örnekler şöyle görülür: Adaptasyonlar, ortama uyum sağlama, renk, boy, şekil, dayanıklılık gibi değişimler. Kelebek renklerinin çevreye göre değişmesi gibi.
Bu evrim türü “canlıların çevresine uyum sağlaması (adaptasyon)” Kur’ân bağlamında yani İslâmî açıdan bir sorun teşkil etmemektedir.
Türleşme: Aynı türden canlıların, coğrafi ayrılık veya çevresel baskılar nedeniyle ayrı iki popülasyona dönüşmesi. Ama hâlâ aynı temel türün sınırları içinde. Mikro evrime de benzemektedir. Örnek verecek olursak; Bir kuş türünün iki adaya ayrılması ve zamanla iki alt form hâline gelmesi. Köpek ırklarının çeşitlenmesi (kurt → köpek → yüzlerce ırk)1
Bu evrim türü "türler içi değişim" İslâmî açıdan bir sorun teşkil etmemektedir.
Makro Evrim (Türler Arası Büyük Değişim): Bir türün uzun süreçlerde yeni bir türe, yeni bir gruba veya bambaşka bir canlıya dönüşmesi iddiasıdır. Örnek verecek olursak: Balıktan sürüngenlere geçiş iddiası. Sürüngenlerden kuşlara geçiş iddiası. Ortak atadan tüm canlıların geldiği iddiası. Maymun-insan ortak ata iddiası gibi.2
İşte İslâmî olarak kabul görmeyen görüş evrimin (türler arası geçiş) bu kısmıdır. Makro evrimin neredeyse tamamı İslâm akidesine terstir. Bu bağlamda evrim teorisi yaratıcıyı reddetme konusunu ideolojik olarak kabul etse de bu ispatlayabildiği bir durum değildir. Nitekim bilimsel bir teori olan evrimin var yada yok olması yaratıcının yok olduğuna (hâşâ) bir delil olamaz.
Bu konuda detaylı izah için lütfen bakınız;
Evrimi Savunanlara Nasıl Cevap Vermeliyiz
Fakat evrim teorisinin İslâm dini ile ters düştüğü temel nokta ilk yaratılış konusudur. Bu bağlamda evrim teorisi;
İlk yaratılan insanların Adem (as) ve Havva vâlidemiz olduklarını ve bütün insanların onlardan türediklerini kabul etmezler. Hâlbuki Kur'ân'da ilk insanın Hz. Adem (as) olduğunu şu âyetler açıkça göstermektedir:
(Ey Habîbim!) Bir zaman Rabbin, meleklere: “Şübhesiz ki ben, yeryüzünde (insanı)bir halîfe kılacak olanım” buyurmuştu.3
Şüphesiz insanı, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık.4
(O,) insanı pişmiş çamur gibi kuru bir balçıktan yarattı.5
Şimdi sor onlara: “Yaratılış cihetiyle kendileri mi daha zor, yoksa bizim (semâ ile berâber içinde) yarattıklarımız mı?” Muhakkak ki biz, kendilerini yapışkan bir çamurdan yarattık.6
O (Allah) ki, yarattığı her şeyi güzel yaptı ve insanı yaratmaya çamurdan başladı.7
Sonra onu (insan sûretinde) düzeltip içine kendi (yarattığı) rûhundan üfledi; hem sizin için kulaklar, gözler ve kalbler yaptı. Ne kadar az şükrediyorsunuz!8
Âyetlerden açıkça anlaşılacağı gibi ilk insan evrimsel süreçle değil Allah tarafından yaratılan "ruhundan üflenen" Hz. Âdemdir. Bu bağlamda insanın evrimsel süreçle yaratıldığı iddiası İslâmî açıdan kabul edilemez bir iddiadır ve safsatadır.
Sonuç olarak; evrim tartışmalarının sağlıklı yürütülebilmesi için önce hangi “evrim”in kastedildiğinin açıkça ortaya konması gerekir. Mikro evrim ve türleşme gibi sınırlı değişim örnekleri hem bilimsel verilerle uyumlu olup hem de İslâmî açıdan bir problem teşkil etmez. Ancak canlıların birbirine dönüşmesi iddiasını taşıyan makro evrim ve özellikle “ilk insanın evrimleşerek ortaya çıktığı” görüşü, Kur’ân’ın açık beyanlarıyla çelişmektedir. İslâmî bakış açısından insanlık, Hz. Âdem (as) ve Hz. Havva’dan başlar ve yaratılış doğrudan Allah tarafından gerçekleşmiştir. Dolayısıyla evrim teorisi bir bilimsel model olarak tartışılabilir; fakat insanın ilk yaratılışı konusunda onun ortaya koyduğu yorum, imanî hakikatlerle çeliştiği için kabul görmez.
Akla şöyle bir soru gelebilir: Allah her şeyi bir sebep ile yaratıyor. İlk insanı da evrimsel süreç ile yaratmış olamaz mı? Nitekim evrimin İslâm ile çelişmediği beyanlarında bulunan ilahiyatçılar da var?
Öncelikle burada yapılan en büyük hata evrimi, yerçekimi kanunu gibi veya evreninin genişlemesi gibi bilimsel bir kanun gibi kabul edip İslâmı'da ona uydurmaya çalışmaktır. Buda maalesef oryantalist bir bakış açısıyla bilimi temele alarak vahyi ona uydurmaya (hâşâ) çalışma çabasıdır. Hâlbuki makro evrim varlığı üzerine tartışmalar sürekli devam etmektedir. İlerleyen süreçte insan üzerinde makro evrimin gerçek olmadığı anlaşılırsa, yaratılışın evrim ile olduğunu savunan ilahiyatçılar ne diyecekler acaba?
İlk insanın yaratılışı ile ilgili âyetler bu kadar açıkken bin bir te'vil ile bir teoriye âyetleri bağdaştırmaya çalışmak, metnin açık beyanını zorlamaktan başka bir şey değildir. Ayrıca bu yaklaşım, vahyin üstün konumunu bir teori karşısında ikinci plana düşürme tehlikesi taşır.
Netice itibariyle, evrim tartışmaları bilimin kendi içinde henüz kesinliğe ulaşmamış temelsiz bir alan ve teoriden ibarettir. Hiç bir tutarlı tarafı yoktur. Kur’ân’ın ilk insanın yaratılışına dair açık ifadeleri ise yoruma muhtaç olmayan bir netlik sunmaktadır. Bu yüzden teorileri merkeze alıp vahyi onlara uydurmaya çalışmak doğru bir yöntem değildir. Mümin için esas olan, vahyi merkeze almak; bilimsel teorileri de bu çerçevede, kesin gerçeklik iddiasında bulunmadan değerlendirmektir.
Risale-i Nurda Evrim Konusu
Bediüzzaman Hazretlerinin evrim konusuna yaklaşımı şöyledir:
Kendi yaşadığı dönemde evrim fikirleri gündemde olduğu halde, evrimin teknik detayına, bilimsel yönüne hiç temas etmemekte ve yazmış olduğu Risale-i Nur'larda evrim ismini bizzat kullanmamaktadır. Yani Bediüzzaman Hazretleri, evrim var mıdır? Yok mudur? Konusuna hiç değinmemektedir. Aslında bu bizim içinde güzel bir usuldür.
Bediüzzaman Hazretleri, evrimin dayandığı asıl kavram olan "doğal seçilim" yani tesadüfen, sebepler dahilinde ve kendi kendine oluşuyor kısımlarına temas etmektedir. Bu yüzden Risale-i Nur’da tesadüfen, sebepler yapıyor ya da kendi kendine oluşuyorun imkânsızlığını anlatan bütün deliller evrim teorisinin ideolojik yönünü çürütmektedir. Bediüzzaman Hazretleri inkarcıların tüm fikirleri üç ana başlık halinde topladığını söylemektedir.
Tabiattan gelen fikr-i küfrîyi dirilmeyecek bir sûrette öldürüyor; küfrün temel taşını zîr u zeber ediyor.
İhtâr: Şu notada, tabîiyyûnun münkir kısmının gittikleri yolun iç yüzü ne kadar akıldan uzak ve ne kadar çirkin ve ne kadar hurâfe olduğu, lâakal doksan muhâli tazammun eden dokuz muhâl ile beyân edilmiştir.Mühimlerinden üç tanesini beyân edeceğiz:
Birincisi: اَوْجَدَتْهُ الْاَسْبَابُ yani, “Esbâb bu şeyi îcâd ediyor.” İkincisi: تَشَكَّلَ بِنَفْسِه۪ yani, “Kendi kendine teşekkül ediyor, oluyor, bitiyor.” Üçüncüsü: اِقْتَضَتْهُ الطَّب۪يعَةُ yani, “Tabîîdir, tabiat iktizâ edip îcâd ediyor.9
Bediüzzaman Hazretleri, doksana yakın çeşitli inkar fikirlerini dokuz fikre indirip üç ana başlık halinde "Tabiat Risalesinde" beyan etmekte ve akıldan uzak oluşunu harika bir şekilde pek çok delille ispat etmektedir. Evrimin dayandığı temel ideolojik fikir de buna dahildir.
https://evolution.berkeley.edu/evolution-at-different-scales-micro-to-macro/
https://plato.stanford.edu/entries/macroevolution/
Bakara 2 / 30.
Hicr 15 / 26.
Rahman 55 / 14.
Saffat 37 / 11.
Secde 32 / 7.
Secde 32 / 9.
Bediüzzaman Said Nursi, Lemalar, Hayrat Neşriyat, Isparta 2013, s. 185-186.

