Allahu Teâlâ kendi gibi bir varlık yaratabilir mi?
Bu soru, ‘iki kere iki beş edebilir mi?’ diye sormak gibi saçma bir sorudur. Mantıkta, böyle saçmalıkları içeren sözlere safsata denir. Yaratılmış bir şeyin, ilâh olamayacağı âşikârdır.
‘Allahu teâlâ her şeye kâdirdir. Onun her şeye gücü yeter.’ demekten maksad, mantıklı, akıl ve ilim dairesinde olan, mümkün her şeye gücü yeter demektir. Ehl-i sünnet kelamcıları bunu kasdederek, “Allah’ın kudreti mümkünata taalluk eder. Muhale taalluk etmez.” demişlerdir. Yâni, saçma şeylerin kudretle hiçbir alakası yoktur. Muhal, olması aklen mümkün olmayan imkânsız şeyler demektir.
Allah’ın zatı; hayat, ilim, kudret, görme, işitme gibi bütün sıfatları, ezelîdir. Varlığı kendi zatındandır. Başkasının yaratmasıyla değildir. Varlığının devamı için başkasına muhtaç değildir. Zatının ve zatında olan sıfatların varlık mertebesi, vücub mertebesindedir.
Vücub mertebesi ise varlık mertebelerinin en üstünüdür. Ezelî ve ebedî olmayı, kimseye muhtaç olmamayı ve yaratılmış varlıklara mübâyin, yani tamamen bambaşka olup hiç benzememeyi gerektirir.
Yaratılmış bir şeyin, 1-ezelî olmasına, 2-varlığının devamı için Allah’a muhtaç olmamasına, 3-yaratılmışlık sıfatından kurtulmasına, aklen hiç imkân yoktur, muhaldir. Bütün yaratılmışlar, her an onun varlıkta tutması ile varlıklarına devam ediyorlar. Bir an kudretini çekse, hiçbir şey kendiliğinden varlığını sürdüremez ve yok olur. Saçma bir şeyin yaratılmasını istemek, bir safsatadır, bir saçmalamadır. Böyle bir şeyi yaratmamak asla âcizlik manasına gelmez.