RİSALE-İ NUR

06.06.2009

6441

İhlas Risalesi 4. Düstur

İhlas Risalesi 4. Düsturdaki "Kardeşlerinizin meziyetlerini şahıslarınızda ve faziletlerini kendinizde tasavvur edip, onların şerefleriyle şâkirâne iftihar etmektir." cümlesini izah eder misiniz?

08.06.2009 tarihinde soruldu.

Cevap

Nur Talebesi için en mühim esaslardan biri kardeşleriyle arasındaki uhuvveti/kardeşliği muhafaza etmektir. Uhuvvetin ise nice ince sırları ve kalbi terbiye eden düsturları vardır. Bunlardan biri de şudur: Kardeşlerinizin meziyetlerini şahıslarınızda ve faziletlerini kendinizde tasavvur edip onların şerefleriyle şâkirâne iftihar etmektir.

Bu düstur bize gösteriyor ki hakikî kardeşlik başkasının güzelliğini kıskanmak değil, bilakis o güzelliği kendi malıymış gibi görmek ve o nimete sevinmektir. Çünkü Nur hizmetinde esas olan şahsî kemâlât değil şahs-ı manevînin kazanımıdır. Bir kardeşimizin üstün bir meziyeti varsa o meziyet hepimizin hanesine yazılır. Bir talebenin kazandığı şeref bütün daireyi nurlandırır. Bu sebeple bir kardeşimizde gördüğümüz güzel bir hâli kendi nefsimizde varmış gibi tasavvur ederiz. Âdeta o fazilet bize verilmiş gibi seviniriz. Bu sevinç nefsanî bir gurur değil şâkirâne hamd ile karışık bir memnuniyettir. Çünkü biliriz ki fazilet kula ait değildir, Rabbimizin ihsanıdır. O hâlde kardeşimizde tecelli eden bir güzel sıfat, Cenâb-ı Hakk’ın o kardeşe ikramıdır. Fakat hizmetin ortak havuzuna döküldüğü için bizim de servetimiz olur.

Bu bakış açısı, insanı rekabetten ve kıskançlıktan kurtarır. “O niçin yaptı ben niçin yapamadım?” gibi enaniyet kokan duygular söner, yerini “Elhamdülillah, bizim hizmetimiz bir adım daha yürüdü” diye bir keyfiyet alır. Böylece herkes birbirinin faziletinden istifade eder. Hiçbir kardeş diğerinin kemâline mani olmak istemez. Çünkü bilir ki kardeşinin terakki etmesi kendi terakkisidir. İşte bu düstur, Nur Talebelerinin kalplerinde birleştirici bir bağdır. Her birimiz diğerimizin meziyetini kendine sermaye yaptıkça şahs-ı manevî güçlenir, hizmetteki bereket artar. Enaniyetin dar ve sıkıntılı dairesi yerine, kardeşliğin geniş ve nurlu sahasına çıkmış oluruz. Bu konuda Bediüzzaman Hazretleri Şehid Hafız Ali ağabey (rh) hakkında bu ahlakı yaşaması dolayısıyla yazdığı bir takdiri şöyle söylemektedir:

Ben nasıl sizin meziyetinizle iftihar ediyorum, o meziyetlerden ben mahrum kaldıkça sizde bulunduğundan memnun oluyorum, kendimindir telakki ediyorum. Siz de üstadınızın nazarıyla birbirinize bakmalısınız. Âdeta her biriniz ötekinin faziletlerine naşir olunuz. Kardeşlerimizden İslâmköy'lü Hâfız Ali Efendi, kendine rakip olacak diğer bir kardeşimiz hakkında gösterdiği hiss-i uhuvveti çok kıymettar gördüğüm için size beyan ediyorum. O zat yanıma geldi. Ötekinin hattı kendisinin hattından iyi olduğunu söyledim. "O daha çok hizmet eder" dedim. Baktım ki Hâfız Ali kemal-i samimiyet ve ihlas ile onun tefevvuku ile iftihar etti, telezzüz eyledi. Hem üstadının nazar-ı muhabbetini celbettiği için memnun oldu. Onun kalbine dikkat ettim, gösteriş değil samimî olduğunu hissettim. Cenab-ı Allah'a şükrettim ki kardeşlerim içinde bu âlî hissi taşıyanlar var. İnşâallah bu his büyük hizmet görecek. Elhamdülillah, yavaş yavaş o his bu civarımızdaki kardeşlere sirayet ediyor.1 

Bu metinde özetle Üstad Bediüzzaman şöyle demektedir: Ben nasıl ki sizin meziyetlerinizle iftihar ediyorum. O faziletlerden ben mahrum kalsam bile sizde bulunduğundan memnun oluyorum, âdeta kendi malım bilir gibi kendimden tevehhüm ediyorum. Öyleyse siz dahi Üstadınızın nazarıyla birbirinize bakmalı, her biriniz ötekinin faziletlerinin birer naşiri birer dellalı olmalısınız. Kardeşlerimizden İslâmköylü Hafız Ali’de gördüğüm hâl bu hakikatin en güzel bir misalidir. O zat bir gün yanıma geldi. Ben de ona diğer bir kardeşimizin hattının (Kur’an yazısının) kendisinin hattından daha güzel olduğunu söyledim. “O senin yerinde daha çok hizmet eder” dedim. Baktım ki Hafız Ali tam bir samimiyet ve ihlâs ile bu tefevvuku kabul etti. Kardeşinin kendisini geçmesiyle iftihar etti, lezzet aldı. Hem de Üstadının nazar-ı muhabbetini celbettiği için memnun oldu. Onun kalbine dikkat ettim bu hâl ne bir gösteriş idi ne de izhar edilmiş bir riyakârlık. Bilakis samimiyetin ta kendisi idi. Cenab-ı Hakk’a hamd ettim ki kardeşlerim içinde bu âli hissi taşıyanlar var. İnşaallah bu ulvi his hizmet-i imaniyede büyük neticeler verecek. Elhamdülillah görüyorum ki yavaş yavaş bu his civarımızdaki kardeşlere de sirayet ediyor. Kalplere uhuvvet, ihlâs ve muhabbet tohumları ekiyor. Böylece her bir kardeş diğerinin faziletini kendi serveti bilir, rekabet söner, uhuvvet parlar ve şahs-ı manevî ise güçlenip inkişaf eder. Bu konuyu Bediüzzaman Hazretleri diğer bir misalle şöyle anlatır:

Hakka hizmet, büyük ve ağır bir defineyi taşımak ve muhafaza etmek gibidir. O defineyi omuzunda taşıyanlar, ne kadar kuvvetli eller yardıma koşsa daha ziyade sevinir, memnun olurlar. Kıskanmak şöyle dursun, gayet samimî bir muhabbetle o gelenlerin kendilerinden daha ziyade olan kuvvetlerini ve daha ziyade tesirlerini ve yardımlarını müftehirane alkışlamak lazım gelir.2 

Hakka hizmet etmek, büyük ve çok kıymetli bir hazineyi taşımaya benzer. Bu hazine ağırdır, tek bir kişinin omzunda taşınmaz. Onun için bu yükü taşıyana kim yardım etse, omuz verse, o kişi sevinir ve memnun olur. Böyle bir hizmette kıskançlığa yer yoktur. Çünkü gelen her yeni kuvvet, hizmetin yükünü hafifletir. Daha etkili, daha güçlü, daha faydalı kardeşlerin gelmesi rahatsızlık değil tam aksine sevinç sebebidir. Onların hizmetteki tesir ve kabiliyetleri samimî bir muhabbetle alkışlanır, takdir edilir.

Çünkü biliriz ki kuvvet şahsa değil hizmete aittir. Tesir benliğimize değil, Hakk’ın davasınadır. Bu anlayışla bakan biri, kardeşlerinin kendisinden daha fazla hizmet etmelerine memnun olur, onları kıskanmaz. Aksine “Elhamdülillah, hizmetimiz kuvvetlendi” diye sevinir. İşte bu düsturlarla hareket eden bir cemaatte rekabet yerine muhabbet, enaniyet yerine tevazu, dağınıklık yerine ittihad hükmeder. Kardeşler birbirinin meziyetine kuvvet olur. Herkes diğerinin elinden tutar, şahs-ı manevî nur gibi parlar.

  1. Bediüzzaman Said Nursi,Barla Lahikası,Hayrat Neşriyat,Isparta,2015 s.115

  2. Bediüzzaman Said Nursi,Lem'alar,Hayrat Neşriyat,Isparta,2015 s.165


Paylaş

Facebook'ta paylaş

Whatsapp'da paylaş

Hesaplarımıza abone olun sorularımızdan ilk siz haberdar olun

Yorumlar (0)

Yorumunuz

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız