Soru

20.Mektub'daki "Tevhidin Mertebe-i Uzması"

20. Mektupta geçen tevhidin mertebe-i uzması tabirinden ne anlamalıyız?

 

Tarih: 31.01.2009 00:00:00
Okunma: 4885

Cevap

Tevhid, Allah’ın varlığı ve birliği, yani ilah ve rab olmak yönünden ortaklardan  münezzeh olması demektir. Allah’ın birliği kâinatın en geniş dairesinden tut, tâ en küçük bir daire olan atoma kadar her yerde görünür. Tevhidi küçük bir dairede görmek daha kolaydır. Meselâ bir arıyı inceler ve bunu ancak Allah yaratabilir ve bu yaratmasında hiçbir ortağı yoktur denilirse, arı kadar küçük bir dairede tevhidi gözlemiş oluruz. Eğer ondan yola çıkarak bütün yeryüzündeki arılar da aynı yaratıcının eserleridir diye hayal gözüyle bakarsak, daha geniş bir dairede tevhidi müşahede etmiş oluruz. Sonra bir adım daha ileri giderek yeryüzündeki bütün canlıları düşünüp hepsinin ortak özelliklerle yaratıldığını ve aralarında çok harika düzenler kurularak bir ekosistem oluşturulduğunu görürsek ve “bütün canlılar tek bir Yaratıcının sanatıdırlar ve her an onun tarafından terbiye olunuyorlar” diyerek canlılar alemi çapında genişletirsek çok daha geniş bir tevhid mertebesini tefekkür etmiş oluruz.

İşte sizin bahsettiğiniz 20. Mektubdaki tevhid mertebesi tevhidin dünyadan görünen en büyük mertebesidir ve Üstad Bediüzzaman da bunu ifade etmiştir. Orada şöyle diyor:

“Şu kâinat yüzünde, hususen zeminin sahifesinde, gayet muntazam bir faaliyet görünüyor. Ve gayet hikmetli bir hallakıyet müşahede ediyoruz. Ve gayet intizamlı bir fettahiyet, yani herşey'e lâyık bir şekil açmak ve suret vermek aynelyakîn görüyoruz. Hem gayet şefkatli, keremli, rahmetli bir vehhabiyet ve ihsanat görüyoruz. Öyle ise, bizzarure şu hâl ve şu keyfiyet; Faal, Hallak, Fettah, Vehhab bir Zât-ı Zülcelal'in vücub-u vücudunu ve vahdetini isbat eder, belki ihsas eder. Evet mevcudatın mütemadiyen zevalleri, tazelenmeleri gösteriyor ki, o mevcudat; bir Sani'-i Kadîr'in kudsî esmasının cilveleri ve envâr-ı esmaiyesinin gölgeleri ve ef'alinin eserleri ve kalem-i kader ve kudretin nakışları ve sahifeleri ve cemal-i kemalinin âyineleridir. Şu hakikat-ı uzmaya ve şu tevhidin mertebe-i ulyasına, şu kâinatın sahibi, bütün gönderdiği mukaddes kitablar ve suhuflarıyla o tevhidi gösterdiği gibi; bütün ehl-i hakikat ve kâmilîn-i nev'-i beşer tahkikatlarıyla ve keşfiyatlarıyla, aynı mertebe-i tevhidi gösteriyorlar.”

Tevhidin çok meretbeleri bulunduğuna 19. Söz Reşhalar Risalesinde şöyle temas edilir:

“Bizim nefis ve şeytanımıza ne oluyor ki; böyle bir zâtın bütün davalarının esası olan "Lâ ilahe illallah"ı, bütün meratibiyle (mertebeleiryle) beraber kabul etmesin?”

 

25. Söz Mucizat-ı Kur’aniye Risalesinde de şu cümle tevhid mertebelerini bildirir:

“Meselâ: “Kul huvallahu ehad” (sûresin) de altı cümle var. Üçü müsbet, üçü menfî. Altı mertebe-i tevhidi isbat etmekle beraber şirkin altı enva'ını reddeder.”

 

Ayrıca, mertebeler ve azamî mertebe bahsi sadece tevhidle sınırlı değildir. Cenab-ı Allah’ın bütün isim ve sıfatları için geçerlidir. Meselâ Hâlık ismi için 32. Söz’de şöyle geçer:

(Kur’an’ın) "Ahsenül hâlıkîn" demesi, "Hâlıkıyet mertebelerinin en ahsenindedir" demektir ki, başka Hâlık bulunduğuna hiç delaleti yok. Belki Hâlıkıyetin sair sıfatlar gibi çok meratibi var. "Ahsenül hâlıkîn" demek, "Meratib-i Hâlıkıyetin en güzel, en münteha mertebesinde bir Hâlık-ı Zülcelal'dir" demektir.

İsimlerin tecelli mertebeleri ve azmî tecellileri gibi tabirler de aynı manaya işaret ederler.

 

32. Söz’de isimlerin mertebelerine işaret eden bir cümle şöyledir:

Ruhun tekemmülatına göre meratib-i muhabbet, meratib-i esmaya göre inkişaf eder.

 

 

 


Etiketler

Alâkalı Sorular

Yorum Yap

Yorumlar