Arama sonuçları: 27 sonuç bulundu.

“Cebir ve i‘tizâlde birer dâne-i hakîkat bulunur” Ey tâlib-i hakîkat! Mâzîye hem musibet; müstakbel ve ma‘siyet ayrı görür şerîat. Mâzîye, mesâibe nazar olur kadere, söz olur cebriye. Müstakbel ve meâsî, nazar olur teklîfe, söz olur i‘tizâle. İ‘tizâl ile Cebir şurada barışırlar. Şu bâtıl mezheblerde birer dâne-i hakîkat mev­cûd, mündericdir, mahsûs mahalli vardır. Bâtıl olan ta‘mîmdir." (Lemaat) ...
Kat‘iyen bil ki, dinsizlik cihetiyle senin bu koca dünyan; bu saatten evvel ve bu dakikadan sonra, bil’umûm senin bu kâi­nâtın ve mâzî ve müstakbelin ve geçmiş nev‘in ve cinsin ve gelecek mahlûklar ve nesiller ve gitmiş dünyalar ve milletler ve gelen insanlar ve tâifeler tamamen ma‘dûm ve ölüdürler. İşte insaniyet ve akıl cihetiyle alâkadâr olduğun kâinâtlar, mü­te­mâdi­yen senin dalâletin sûretiy...
Azîz, gayretli, ciddî, hakîkatli, hâlis, dirâyetli kardeşim, Bizim gibi hakîkat ve âhiret kardeşlerin, ihtilâf-ı zaman ve me­kân, sohbetlerine ve ünsiyetlerine bir mâni‘ teşkîl etmez. Biri şarkta, biri garbda; biri mâzîde, biri müstakbelde; biri dünyada, biri âhirette olsa da beraber sayılabilirler. Ve sohbet edebilirler. Hususan bir tek maksad için bir tek vazîfede bulunanlar, birbirinin aynı hük...
1. Vücud-u ilmi ve vücud-u harici tabirlerini ilk olarak üstad mı kullanıyor; yoksa daha önceki alimler de bu kavramları zikr etmiş mi? 2. Müstakbele daha kudret taalluk etmemiştir diyebilir miyiz? 3. Miraçda Peygamber efendimize cennetin ve cehennemin hadiseleri vücud-u ilmi şeklinde mi; yoksa kudretin taalluk etmiş olduğu vücud-u harici ile mi gösterildi? 4. Allah, zamandan münezzeh olduğu iç...
"Eğer sen vücûdundaki o zerreleri, Kadîr-i Ezelî’nin kanunuyla hareket eden küçük me’murları veya bir ordusu; veya kalem-i kaderin uçları; her bir zerre bir kalem ucu veya kalem-i kudretin noktaları; ve her bir zerre bir nokta olduğunu kabûl etmezsen; o vakit senin vücûdunda çalışan her bir zerreye öyle bir göz lâzım ki; senin mecmû‘-u cesedin her tarafını görmekle beraber, münâsebetdâr olduğun bü...
"... Ve yirmi cihetle ilim ve hikmet ve iradenin cilvesini gösteren ruhlandırmak ve ihya etmek hakikati..." (Osmanlıca Asay-ı Musa sayfa 96).  Bu cümlede anlatılmak istenen yirmi cihet nelerdir?
Allah'ın duyma, görme gibi sıfatları zamana göremi tecelli ediyor. Yoksa Allah geçmiş ve gelecek bütün sesleri, görüntüleri aynı andamı görüyor?
Berzah alemi ile ilgili birkaç soru sormak istiyorum ; 1 - Berzah aleminde yeme içme varmıdır? 2 -Berzah aleminde kıyamet gününe kadar rüyamı görüyorlar? 3 - Tıpkı bu bizim dünyadaki yaşadığımız hayat gibimi yaşıyorlar yoksa farklı mı? 4 - Bir de hemen vefat ettiklerinde mi 33 yaşında oluyorlar yoksa kıyamet gününde mi yani vefat ettiklerinde hemen mi berzah aleminde gençleşiyorlar?
Cennette zaman kavramı olacak mı? Zira dünyada zaman ve mekan ile kayıtlı olan insan cennette bir çok nimete mazhar olacak ve bu mazhariyet için zaman kavramı ortadan kalkacak mı? Aynı anda birden çok yerde olmak ile mekandan bir nebze kurtulma gibi.
"O çare ise şudur ki o cüz-i ihtiyarîden dahi vazgeçip, irade-i İlahiyeye işini bırakıp, kendi havl ve kuvvetinden teberri edip, Cenab-ı Hakk’ın havl ve kuvvetine iltica ederek hakikat-i tevekküle yapışmaktır. " 17. Söz'ün zeylinde geçen bu kısmındaki "cüzi ihtiyariden vazgeçmeyi" nasıl anlayacağız? İzah eder misiniz?