Dokuzuncu Lema'daki, 1-Ruhun mahlukiyeti inkişafından ibarettir.. nedemektir?
2- "Eğer zihni o maluma zarf yapsak o vakit o malum mevcud-u zihni bir malum olur.." cümlesini açıklar mısınız?
Mevcudat içinde en latif en güzel en cami ayine-i samediyyet hangisidir?
Şerlerin vücudu var mıdır? Emr-i itibari mi yoksa emr-i sabit midir?
Tabiat Risalesi'nde geçen şu suali nasıl anlamalıyız? "Bazı esbab,cüziyyatın bazı ubudiyetlerine merci olsa o mabud-u mutlak olan zat-ı vacibül vücuda müteveccih zerrattan seyyarata kadar mahlukatın ubudiyetlerine ne noksan gelir?''
"Âhiretteki neticeleri ise; kat'iyyen vücudları ve tahakkukları, icmalen Onuncu Söz'ün oniki hakikat-ı katıa-i satıasıyla ve Yirmidokuzuncu Söz'ün altı esas-ı bahiresiyle isbat edildiği gibi," (32. Söz)
29. Sözde dörder tane var altı tane yok?
Üstadın, Sözler Lemalar gibi eserleri talebelerine yazdırdığını biliyoruz. Peki Şualarda, mahkemede cereyan eden hadiseleri kim yazmış? Çünkü birinci ağızdan anlatılıyor. Mahkeme zabıtlarının derlenmesiyle mi vücuda gelmiş? Üstad mı istemiş?
"İmkân, mütesaviy-üt tarafeyn"dir. Yani: Adem ve vücud, ikisi de müsavi olsa; bir tahsis edici, bir tercih edici, bir mûcid lâzımdır. Çünki mümkinat, birbirini icad edip teselsül edemez. Yahut o onu, o da onu icad edip devir suretinde dahi olamaz. Öyle ise bir Vâcib-ül Vücud vardır ki, bunları icad ediyor. Devir ve teselsülü, oniki bürhan yani arşî ve süllemî gibi namlar ile müsemma meşhur oniki d...
"1-Senin vücudun kainatla, hususen rızık münasebetiyle, hususen beka-yı nev' itibarıyla alakadardır. Ve alış verişi vardır. 2-Senin vücudunda çalışan zerreler, o münasebeti bozmamak ve o alakadarlığı kırmamak için dikkat ediyorlar. Ve öylece ihtiyatla ayaklarını atıyorlar. Güya bütün kainata bakıyorlar. Senin münasebetini kainatda görüp, öylece vaziyet alıyorlar. 3-Sen zahiri ve batıni duyguları...
Bigbang teorisine göre milyonlarca yıl önce evren tek bir noktadan genişlemeye başladı ve trilyonlarca parça ( yıldız, gezegen vs.) evrenin çeşitli noktalarına konumlanmış oldu. Dünya ise bu etrafa dağılan trilyonlarca parçadan sadece bir tanesiydi ve bizim dünyamız yaşama elverişliydi. Dolayısıyla bizim dünyamızda yaşam başladı. Şimdi sorum tam olarak şu: Biz Müslümanlar olarak hep deriz. (Örneği...
"Nasıl ki bir cisimde, neşv ü nemâ için tevessü‘ meyli bulunur. O meylü’t-tevessü‘ ise, çünki dâhildendir, vücûd ve cisim için bir tekemmüldür. Fakat eğer hâriçte tevsî‘ için bir meyil ise, o vücûdun cildini yırtmaktır. Tahrîb etmektir. Tevsî‘ değildir." Cümlesini izah eder misiniz?