Arama sonuçları: 1411 sonuç bulundu.

Tabiat Risalesi’nin üçüncü muhalinde geçen, ''Sultan-ı Ezeli’nin hikmetinden gelen nizamat-ı kainatın MANEVİ KANUNLARINI birer MADDİ MADDE tasavvur ederek ve saltanat-rububiyetin KAVANİN-İ İTİBARİYESİNİ ve o Mabud Ezeli’nin şeriat-ı fıtriyye-i kübrasının MANEVİ ve yalnız VÜCUD-U İLMİSİ bulunan ahkamlarını ve düsturlarını birer MEVCUD-U HARİCİ ve maddi bir madde tahayyül ederek o İLM ve KELAMD...
Bir zaman, müslim olmayan bir zât, tarîkattan hilafet almak için bir çare bulmuş ve irşada başlamış. Terbiyesindeki müridleri terakkiye başlarken, birisi keşfen mürşidlerini gayet sukutta görmüş. O zât ise ferasetiyle bildi, o müridine dedi: "İşte beni anladın." O da dedi: "Madem senin irşadın ile bu makamı buldum, seni bundan sonra daha ziyade başımda tutacağım." diye Cenab-ı Hakk'a yalvarmış, o ...
Kastamonu Lahikasında geçen, "Hılkaten çok istediği ve fıtraten muhtaç olduğu münasib kocayı daha bulamazlar. Bulsalar da başlarına bela bulurlar." 1) Bulsalar da başlarına bela bulurlar ne demektir izah eder misiniz? "Hattâ bu hâlin neticesi olarak o âhirzamanda, bazı yerlerde nikâha rağbetsizlik yüzünden, [kırk kadına bir erkek nezaret edecek] derecede kadınların ehemmiyetsiz, sahibsiz, kıymet...
Kısaca ve maddeler halinde musibet ve belaların hikmetlerini yazar mısınız?
Evet eğer abd hâlık-ı ef'ali bulunsaydı ve icada iktidarı olsaydı, o vakit ihtiyarı ref' olurdu. Çünki ilm-i usûl ve hikmette مَا لَمْ يَجِبْ لَمْ يُوجَدْ kaidesince mukarrerdir ki: "Bir şey vâcib olmazsa, vücuda gelmez." Yani, illet-i tâmme bulunacak; sonra vücuda gelebilir. İllet-i tâmme ise; ma'lulü, bizzarure ve bilvücub iktiza ediyor. O vakit ihtiyar kalmaz. Bu pasajı detaylıca açıklar mısın...
Risalei nur külliyatının muhteviyatını bölümler halinde gösteren bir risale var mı?
Evet bir kelâm, “Kimden gelmiş? Ve kime gelmiş? Ve ne için denilmiş?” olması cihetiyle, kıymeti ve ulviyeti ve belâgati tezâhür etmesi noktasından, Kur’ân’ın misli olamaz. Ve ona yetişilemez. Çünki Kur’ân, bütün âlemlerin Rabbi ve Hâlik’ının hitâbı ve konuşması; ve hiçbir cihette taklîdi ve tasannuu ihsâs edecek bir emâre bulunmayan bir mükâlemesi; ve bütün insanların nâmına, belki bütün mahlûkātı...
Neshin varlığına aklen cevaz olduğunu ve bunun Allah'ın bir şeyi bilmemesinden kaynaklanmadığını ve farklı hikmetleri olduğunu en basit haliyle birine nasıl anlatabiliriz? 
"Fakat bizim tabaka-i avâmın intibahıyla ve galebesiyle tezahür eden tam sosyalizm ve bolşevizm düsturları bizim daha ziyade işimize yaradığı için o sosyalizm düsturlarını kabul ettiğimiz halde, senin vaziyetin bize ağır geliyor, prensiplerimize muhalif düşüyor" cümlesini açıklar mısınız?
Âlem-i İslâm'ın bu mübarek vatanın ahalisine karşı pek şiddetli itiraz ve ittihamlarını izâle etmek için matbuat lisanıyla konuşmak lâzım gelmiş diye kalbime ihtar edildi." İzah eder misiniz?