Risale-i Nur'un, "Necisin, Nereden geliyorsun, nereye gidiyorsun?" sorularına cevaplar verdiğini biliyoruz.
Bu soruları nasıl anlamalıyız?
Ahirette hayvanların hesapları görüldükten sonra bedenlerinin toprak olduğunu ama ruhlarının baki kaldığını söylediğimiz biri "Hani cennette istediğimiz herşey verilecekti. Neden dünyada çok sevdiğim köpeğim benimle cennette olamaz. ben onu cesediyle sevmek istiyorum" demesine nasıl cevap verilebilir?
Madem peygamber efendimizin hanımları sahabelerin ve ümmetin anneleri hükmündedir ve Hz. Muhammed s.a.v. efendimizin vefatından sonra sahabelerle evlenmeleri haramdır 1) Sahabeler neden anneleri hükmünde olan validelerimizle perde arkasından konuşmuşlar? 2) peygamberimizin himaye etmek için evlendiği hanımları peygamberimizden sonra himaye amacıyla evlenmeleri neden yasaklanmıştır ? Bu artniyetli...
Neden ben peygamber olmadım? Bende peygamber olsaydım kurtulurdum. Cenab-ı Hak peygamberleri neye göre seçiyor? Tarzında sorulara nasıl cevap verebiliriz?
Bazı insanlar neden yazı hizmeti olarak Risale-i Nur yazılıyor da Kur'an-ı Kerim yazılmıyor diye soruyorlar. Bu gibi sorulara nasıl cevap verilebilir?
Hayrat Neşriyattan çıkan küçük eserler Hüsrev Efendi'nin tertip ettikleri eserler midir ve hepsi neşredildi mi? Hem genişletilmiş eserlerden sonra küçük eserlerde de bir güncelleme olacak mı? Cevaplarsanız memnun oluruz.
Risale-i Nur'un birçok yerinde; 1. sual, eğer denilse, 3. müşkül gibi çeşitli soru manasını içeren ifadeler var..Acaba bu soruları birileri mi üstada soruyor; yoksa üstad ileride bu soruların sorulacağını gayb aşina gözüyle görüp kendisi mi sorup cevaplıyor?
Ben bir hadis duydum ve sahih olduğunu biliyorum. Hadiste saçlarını siyaha boyatanların cennetin kokusunu bile (yada bu şekilde çevrilmiş) alamayacaklarını söylüyor. Hocalara soruyorum bu cennete giremez mi demek diyorum... üstüne basa basa " cennetin kokusunu bile alamazlar deniyor" diyorum Verdikleri cevap şu: "Bazı hadislerde korkutma amaçlı böyle söylenebiliyor orda cennete giremez anlamı ...
Üstadımız o zamanın şartlarının zorluğundan sakal bırakmamış. Fakat şu an üstadımızın talebelerinin genelinde sakal yok bunun hikmeti nedir? Bu durum sünneti zayıflatmıyor mu gibi sorulara ne cevap vermemiz gerekir? Şartlar artık ağır değil, bırakılabilir diyenlere ne diyeceğiz?
Sarık sünnetinin önemini nasıl anlatabiliriz ? Bu sünnete mantıksız diyenlere nasıl cevap verebiliriz ?